Olacak şeye Tom'u hazırlamak için elimizden geleni yaptık.
- We did our best to prepare Tom for what was going to happen.
Sunumumu hazırlamak zorundayım.
- I have to prepare my presentation.
İngilizce test için hazırlanmak zorundayım.
- I have to prepare for the test in English.
Onun adamlarını savaşa hazırlanmak için zamanı vardı.
- He had time to prepare his men for battle.
Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
- He prepared his speech very carefully.
Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
- The cook prepares different dishes every day.
Hazırlık yapmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
- I need a little more time to prepare.
Onun için hazırlık yapmak zorundayız.
- We have to prepare for that.
Kendimi korkunç bir çıkmazda buldum.
- I found myself in a terrible fix.
Eğer benim tavsiyemi dinleseydin böyle bir çıkmaz içinde olmazdın.
- If you had followed my advice, you wouldn't be in such a fix now.
Hazırlık yapmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
- I need a little more time to prepare.
Şimdi onu yapmak için hazırım.
- I'm prepared to do that now.
Düzeltilmesi gereken bir şey gördün mü?
- Did you see anything that needs to be fixed?
She fixed dinner for the kids.
We prepared the spacecraft for takeoff.
... we also have to prepare tomorrow's workforce ...
... prepare before the disaster happens. ...