O, bir hata yapmaktan suçluydu.
- He was guilty of making a mistake.
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Kendimi Fransızca ifade etmede hâlâ zorlanıyorum.
- I still have difficulty in making myself understood in French.
Tom ve Mary'nin kendilerini Fransızca olarak ifade etme sorubları vardı.
- Tom and Mary had trouble making themselves understood in French.
Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
O, boş zamanını oyuncak bebekler yaparak harcar.
- She spends her free time making dolls.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak içki imal etmekteydi.
- That old man had been making moonshine for fifty years.
O yaşlı adam elli yıldır kaçak viski imal etmekteydi.
- The old man had been making white lightning for 50 years.
Odun, kağıt üretimi için bir hammaddedir.
- Wood is the raw material for making paper.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid of making mistakes.
Hata yapmaktan korkuyor.
- He is afraid of making mistakes.
Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
- My mother gave me a pair of gloves of her own making.
Film yapımı heyecan verici bir iştir.
- Movie making is an exciting job.
Ben bu telefondan özel arama yapılmasına karşıyım.
- I object to his making private calls on this phone.
Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- Peter is continually making phone calls to his mother.
... Education, bringing it to the schools, making it easy for ...
... the limit. So we did work on this alongside working on jobs, because this is part of making ...