Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

the main tower within the walls of a medieval castle or fortress

listen to the pronunciation of the main tower within the walls of a medieval castle or fortress
Английский Язык - Турецкий язык

Определение the main tower within the walls of a medieval castle or fortress в Английский Язык Турецкий язык словарь

dungeon
zindan

O casusu zindana koy. - Put that spy in the dungeon.

Kraliçe olduğum zaman, Tom'u zindana kilitleyeceğim. - When I am queen, I will lock up Tom in the dungeon.

keep
{f} tutmak: .It'll keep you warm. Seni sıcak tu(Tarih) She keeps a diary. Günlük tutuyor. He keeps the books. Defter tutuyor
keep
{f} korumak

Kendini soğuktan korumak için kazak giydi. - He wore a pullover sweater to keep from getting cold.

Orijinal fikrini kopyalanmaktan korumak için, Henry suskunluğa başvurdu. - In order to keep his original idea from being copied, Henry resorted to reticence.

keep
almak

Onu içeriye sokmamak için, ihtiyati tedbirler almak zorunda kaldım. - I would have to take precautionary steps to keep him out.

keep
kale

Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi. - The boy liked to keep his pencils sharp.

Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar. - Tom always keeps a pencil behind his ear.

keep
yiyecek

Bütün bu yiyecekleri tutacak bir yerimiz yok. - We have no place to keep all this food.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir. - Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.

keep
(belli bir durumda) engellemek
keep
yemek

Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar. - Mary keeps her best dishes in that cabinet.

Tom'u çok yemekten engelle. - Keep Tom from eating too much.

keep
elde tutmak
dungeon
{i} burç
dungeon
{i} kule
keep
(İnşaat) korumak, muhafaza etmek
keep
{f} kalmak

Sağlıklı kalmak istiyorsan, daha çok egzersiz yapmalısın. - If you want to keep healthy, you should do more exercises.

Sadece sessiz kalmak zorundasın. - You have only to keep silent.

keep
idame etmek
keep
{f} işletmek
Английский Язык - Английский Язык
dungeon
keep
the main tower within the walls of a medieval castle or fortress

    Расстановка переносов

    the Main tow·er with·in the walls of a me·di·e·val cas·tle or for·tress

    Турецкое произношение

    dhi meyn tauır wîdhîn dhi wôlz ıv ı midivıl käsıl ır fôrtrıs

    Произношение

    /ᴛʜē ˈmān ˈtouər wəˈᴛʜən ᴛʜē ˈwôlz əv ə mēˈdēvəl ˈkasəl ər ˈfôrtrəs/ /ðiː ˈmeɪn ˈtaʊɜr wɪˈðɪn ðiː ˈwɔːlz əv ə miːˈdiːvəl ˈkæsəl ɜr ˈfɔːrtrəs/
Избранное