Some people hate to argue.
- Bazıları tartışmaktan nefret ederler.
Tom doesn't want to argue with you.
- Tom sizinle tartışmak istemiyor.
I see no reason to discuss it further.
- İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
I prefer not to discuss it here.
- Onu burada tartışmak istemiyorum.
Please cease from quarreling.
- Lütfen tartışmaktan vazgeçin.
I don't want to quarrel with you.
- Seninle tartışmak istemiyorum.
We don't have time to debate.
- Tartışmak için zamanımız yok.
I don't want to debate this.
- Bunu tartışmak istemiyorum.
We don't have time to debate.
- Tartışmak için zamanımız yok.
The time has come to debate the most relevant matters.
- En ilişkili konuları tartışmak için zaman geldi.
I have something I need to discuss with you.
- Seninle tartışmak gereken bir şeyim var.
There's something else I want to discuss with you.
- Seninle tartışmak istediğim başka bir şey var.
I see no reason to discuss it further.
- İlerde bunu tartışmak için sebep olmadığını anlıyorum.
I took part in the discussion.
- Ben tartışmaya katıldım.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
She pretended to be asleep during the debate.
- O, tartışmada uyuyor gibi yaptı.
The union has asked for the mediation of the government in the dispute.
- Sendika tartışma için hükümetten arabuluculuk istedi.
After a long dispute the coal mines closed and the remaining miners were paid off.
- Uzun bir tartışmadan sonra kömür madenleri kapatıldı ve kalan madenciler işten çıkarıldılar.
Their argument eventually ended in a draw.
- Onların tartışması sonunda berabere bitti.
I took sides with them in the argument.
- Ben, bu tartışmada onların yanında yer aldım.
She had no intention of quarreling with him.
- Onun, onunla tartışmaya niyeti yoktu.
I want to put an end to the quarrel.
- Ben tartışmaya bir son vermek istiyorum.
Tom doesn't like controversy.
- Tom tartışmayı sevmez.
Suddenly, Mary found herself in the middle of a controversy.
- Aniden, Mary kendini bir tartışmanın ortasında buldu.
Tom doesn't want to argue with you.
- Tom sizinle tartışmak istemiyor.
Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
- Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
Tom doesn't want to argue with Mary.
- Tom Mary ile tartışmak istemiyor.
Tom doesn't want to argue with you.
- Tom sizinle tartışmak istemiyor.
What was the cause of your quarrel?
- Sizin tartışmanızın nedeni neydi?
Tom and Jane quarreled, but they made up the next morning.
- Tom ve Jane tartıştılar fakat ertesi sabah barıştılar.
The eloquent scholar readily participated in the debate.
- Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
It wasn't much of a debate.
- Büyük bir tartışma değildi.
Some people hate to argue.
- Bazı insanlar tartışmaktan nefret ederler.
Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
- Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
After a long dispute the coal mines closed and the remaining miners were paid off.
- Uzun bir tartışmadan sonra kömür madenleri kapatıldı ve kalan madenciler işten çıkarıldılar.
We disputed the victory to the end.
- Zaferi sonuna kadar tartıştık.
Tom has something to discuss with all of us.
- Tom'un hepimizle tartışacak bir şeyi var.
I have something I need to discuss with Tom.
- Tom'la tartışmam gereken bir şeyim var.
Parliamentary immunity is a controvertial issue.
- Parlamenter dokunulmazlık tartışmalı bir konudur.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
I took part in the discussion.
- Ben tartışmaya katıldım.
The fatal stabbing was sparked by an argument that got out of control.
- Ölümle sonuçlanan bıçaklama olayının kıvılcımı, kontrolden çıkan tartışmadan çıkmıştı.
Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria.
- 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.
Quarrelling spoiled our unity.
- Tartışma birliğimizi bozdu.
They are always quarrelling in public.
- Onlar her zaman toplum önünde tartışıyorlar.
Tom and Mary bicker all day long.
- Tom ve Mary bütün gün tartışırlar.
Perry became used to the loud deliberations.
- Perry yüksek sesle tartışmalara alıştı.
Quarrelling spoiled our unity.
- Tartışma birliğimizi bozdu.
Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria.
- 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.
An altercation broke out between Dan and Linda.
- Dan ve Linda arasında bir tartışma patlak verdi.
An 18-year-old male is in hospital after an altercation at a party last night.
- 18 yaşındaki bir erkek, dün geceki bir partideki tartışmadan sonra hastanededir.
Conchita Wurst's selection for the Eurovision Song Contest 2014 sparked controversy in Austria.
- 2014 Eurovision Şarkı Yarışması için Conchita Wurst'un seçilmesi Avusturya'da tartışmalara yol açtı.
The fatal stabbing was sparked by an argument that got out of control.
- Ölümle sonuçlanan bıçaklama olayının kıvılcımı, kontrolden çıkan tartışmadan çıkmıştı.