Kate hafta sonları Izu'da kalır.
- Kate stays in Izu on weekends.
Banka sekizden ikiye kadar açık kalır.
- The bank stays open from eight until two.
Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
- It's a waste of time to stay longer.
Burada daha uzun kalmak istiyorum.
- I want to stay here longer.
Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
- I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
- I'd like to stay one more night. Is that possible?
Bu havada dışarı çıkmayıp evde oturmak en doğrusu.
- In this kind of weather, it's best to stay home and not go outside.
Gece geç saatlere kadar oturmamalısın.
- You must not stay up late.
John iki haftalık hastane ikametinden sonra işe geri döndü.
- John went back to work after a two-week hospital stay.
O, Japonya'da kalıyorken sık sık Kyoto'yu ziyaret etti.
- While she was staying in Japan, she often visited Kyoto.
Tom Boston'u ziyaret ettiğinde ucuz bir otelde kaldı.
- Tom stayed at a cheap hotel when he visited Boston.
Ondan uzak durmalısın.
- You should stay away from her.
Ondan uzak durmalısın.
- You should stay away from him.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Herkes beklemek zorunda.
- Everyone has to stay.
Burada ne kadar beklemek zorundayız?
- How long do we have to stay here?
Kalmam ya da koşmam gerekip gerekmediğini bilmiyorum.
- I don't know if I should stay or run.
Herkes yatakta kalmamı öneriyor fakat ben dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyorum.
- Everyone suggest me to stay in bed, but I want to go out and enjoy.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Bu kulübün bir üyesi kalmak istiyorsanız balık tutmak ya da yem kesmek zorundasınız.
- If you want to stay a member of this club, you have to fish or cut bait.
Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.
- It is easier to stay out than to get out.
Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.
- Let's stay somewhere with easy airport access.
Ondan uzak durmak zorundasın.
- You have to stay away from him.
Onlardan uzak durmak zorundasın.
- You have to stay away from them.
O, üç hafta New York'ta kaldı.
- He stayed in New York for three weeks.
Sonsuza dek burada kalamam.
- I can't stay here forever.
Tom Boston'da birkaç gün daha kalmak istedi ama Şikago'ya dönmek zorundaydı.
- Tom wanted to stay in Boston for a few more days, but he had to get back to Chicago.
Tom daha uzun kalmak isterdi ama ofise geri dönmek zorundaydı.
- Tom would've liked to stay longer, but he had to get back to the office.
Tom kalışını üç gün uzattı.
- Tom extended his stay by three days.
Kalışını beş gün uzattı.
- She extended her stay by five days.
Her face was whiter than snow, and her heart was throbbing through her stays.
The governor stayed the execution until the appeal could be heard.
I can only stay for an hour.
The engineer insisted on using stays for the scaffolding.
Where are the stays for my collar?.
Wear gloves so your hands stay warm.
... ISSA RAE: But I think that as long as your content stays ...
... It's kind of the thing that always stays with you. ...