I can wait to love in heaven.
- Cennette sevmek için bekleyebilirim.
How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
- Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.
Tom couldn't help but like Mary.
- Tom Mary'yi sevmekten kendini alamadı.
You can't help but like Tom.
- Tom'u sevmekten başka çaren yok.
To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
- Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
Tom has loved Mary for a long time.
- Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
I love living with you.
- Sizinle yaşamayı seviyorum.
I'm sorry, I love you.
- Üzgünüm, seni seviyorum.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
- Baba Ken'i haydi haydi severdi,çünkü onun tek oğluydu.
One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
- Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
It is pleasant to watch a loving old couple.
- Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.
I'm starting to dislike her.
- Onu sevmemeye başlıyorum.
I dislike big cities.
- Ben büyük şehirleri sevmem.
When did you start liking baseball?
- Ne zaman beyzbolu sevmeye başladın?
I'm used to no-one liking me.
- Hiç kimsenin beni sevmemesine alışkınım.
One should love one's own mother.
- Bir insan kendi annesini sevmelidir.
We should love our neighbors.
- Biz komşularımızı sevmeliyiz.