satın alma

listen to the pronunciation of satın alma
Турецкий язык - Английский Язык
buying

I use money for buying clothes. - Giysileri satın almak için para kullanırım.

I went to the department store with a view to buying a present. - Ben bir hediye satın almak amacıyla bir alışveriş merkezine gittim.

purchase

I would like to purchase some boots. - Bazı botlar satın almak istiyorum.

They are saving their money for the purchase of a house. - Bir evi satın almak için onlar paralarını tasarruf ediyorlar.

purchasing

The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power. - Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.

Purchasing power has greatly fallen. - Satın alma gücü çok düştü.

buy

What do you want to buy? - Ne satın almak istiyorsun?

I never go out without buying something. - Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.

(Politika, Siyaset,Ticaret) acquisition
(Ticaret) take over
merchandising
emption
procurement
buying in
satın almak
{f} buy

Five thousand yen is enough to buy this dictionary. - Beş bin yen bu sözlüğü satın almak için yeterlidir.

My brother is rich enough to buy a car. - Erkek kardeşim, bir araba satın almak için yeterince zengindir.

satın almak
purchase

I want to purchase property in Boston. - Boston'da emlak satın almak istiyorum.

I would like to purchase your latest mail order catalogue. - Senin en son posta sipariş kataloğunu satın almak istiyorum.

satın alma alışkanlıkları
purchasing habitsbuying habitsconsuming/er habitsconsuming trendspurchasing trendsbuying trendsshopping trends
satın alma sorumlusu
purchasing agentpurchasing managerpurchasing supervisor
satın alma departmanı
purchasing department
satın alma değeri
cash surrender value
satın alma fiyatı
(Hukuk) purchase price
satın alma görevlisi
purchasing agent
satın alma görevlisi
buyer
satın alma gücü
spending power
satın alma gücü olmak
buy
satın alma hesabı
purchase account
satın alma işlemi
(Hukuk) purchasing transaction
satın alma müdürü
purchasing manager
satın alma opsiyonu
option to purchase
satın almak
{f} get
satın al
{f} bought

I bought a bottle of beer at the liquor store. - Likör dükkânından bir şişe bira satın aldım.

I bought a new personal computer yesterday. - Dün yeni bir PC satın aldım.

satın almak
to buy, purchase
satınalma
purchase
satınalma
(Ticaret) purchasing
satınalma
(Ticaret) acquisition
satın al
{f} purchase

Many Americans protested the purchase of Alaska. - Birçok Amerikalı Alaska'nın satın alınmasını protesto ettiler.

We purchased a new house for eighty thousand dollars. - Seksen bin dolara yeni bir ev satın aldık.

satın almak
merchandise
satın almak
buy off
satın almak
buy out
satın almak
(Ticaret) acquire
satınalma
(Ticaret) buyout
toptan satın alma
(Ticaret) scale buying
satın al
{f} purchasing

I think you should probably see someone from Purchasing. - Sanırım muhtemelen Satın almadan biriyle görüşmen gerekiyor.

The Argentine president said that diabetes is a disease of people with high purchasing power. - Arjantin devlet başkanı şekerin yüksek satın alma gücü olan insanların bir hastalığı olduğunu söyledi.

satın al
{f} merchandising
satın al
{f} merchandised
satın al
{f} merchandise
satın al
{f} buy

Are you going to buy a dictionary? - Sözlük mü satın alacaksınız?

Please do not buy it. - Lütfen onu satın alma.

satın al
{f} buying

I love buying on eBay. - eBay'dan satın almayı çok seviyorum.

I cannot afford buying a used car. - Kullanılmış bir araba satın alamam.

satın almak
buy in

This necklace is so beautiful that I'd like to buy in for my wife. - Bu kolye o kadar güzel ki, karım için satın almak istiyorum.

satınalma
buying
Federal Satın Alma Yönetmeliği; Federal Havacılık Yönetmeliği
(Askeri) Federal Acquisition Regulation; Federal Aviation Regulation
beraber satın alma
collaborative purchase
birlikte satın alma şartı
tie in
birlikte satın alma şartı
tie in sale
borç veren ülkeden satın alma şartı getiren
tied
dinsel görevleri satın alma
simony
katalog satın alma
catalog buying
kuvvet paritelerini satın alma
(Hukuk) purchasing power parities
satın almak
to buy, to purchase
satın almak
invest in
satın almak
(Hukuk) to purchase

The couple wants to purchase a home. - Çift, bir ev satın almak istiyor.

I want to purchase property in Boston. - Boston'da emlak satın almak istiyorum.

vadeli satın alma
(Ticaret) forward buying
yeniden satın alma
repurchase
yetkili satın alma ofisi
(Tekstil) certified buying office
yiyecek hizmetinde satın alma
food service purchasing
önce satın alma hakkı
pre emption
Турецкий язык - Турецкий язык
Satın almak işi
Kurum ve kuruluşlarda ihtiyaç duyulan malları almaya yetkili birim
(Hukuk) MUBAYAA
mübayaa
(Hukuk) ŞİRA
iştina
iştira
(Osmanlı Dönemi) mübâyaa
Satın Alma Değeri
Satın Alma (İştira) Değeri: Hayat sigortalarında, sigortalının poliçenin bağıtlanmasından belirli bir süre sonra poliçeyi feshederek, daha önce ödediği primler ile bunlara ilişkin gelir payından geri alabileceği bölümü
Satın almak
mubayaa etmek
Satın almak
almak
Satın almak
(Osmanlı Dönemi) TENACÜŞ
Satın almak
iştira etmek
satın almak
Fiyatını vererek bir şey almak
satın alma

    Расстановка переносов

    sa·tın al·ma

    Произношение

    Этимология

    [ 'sa-t&n ] (noun.) 14th century. Middle English, from Middle French, probably from Arabic zaytunI, literally, of Zaytun, seaport in China during the Middle Ages.
Избранное