I wish you success on your oral exam! Is the examiner French?
 - Sözlü sınavında sana başarılar diliyorum! Sınavı yapan kişi Fransız mı?
He took an oral examination.
 - O, bir sözlü sınava girdi.
They verbally abused Tom.
 - Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
Those children have limited verbal skills.
 - Şu çocuklar sözlü becerilerini sınırladı.
He took an oral examination.
 - O, bir sözlü sınava girdi.
She had an oral examination in English.
 - Onun İngilizce sözlü sınavı vardı.
They verbally abused her.
 - Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused Tom.
 - Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
 - Onun sözünün aslını araştıracağım.
I could not believe his statement.
 - Ben onun sözüne inanamadım.
Your stomach won't be full from promises.
 - Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
He promised to meet him at the coffee shop.
 - Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Impossible is not a French word.
 - Impossible Fransızca bir sözcük değildir.
80% of all English words come from other languages.
 - Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
They verbally abused Tom.
 - Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
They verbally abused me.
 - Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
Tom was quite frank about it.
 - Tom o konuda çok açık sözlüydü.
Does Tom really want me to be frank?
 - Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
I'll look up the expression in the dictionary.
 - Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary.
 - Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.
Tom is very outspoken, isn't he?
 - Tom çok açık sözlü, değil mi?
She's an outspoken person.
 - O açık sözlü bir kişi.
Unfortunately, I had another commitment.
 - Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Unfortunately, I have a commitment.
 - Ne yazık ki bir sözüm var.
I have nothing more to say about him.
 - Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
 - Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
My client isn't saying another word.
 - Müvekkilim başka bir söz söylemiyor.
Tom left without saying a word.
 - Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
Tom pledged his support.
 - Tom ona destek sözü verdi.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
 - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
That kind of remark does not befit you.
 - O tür sözler size yakışmıyor.
My remarks were not aimed at you.
 - Sözlerim size yönelik değildi.
Few people take the trouble to read all the terms and conditions of a contract before signing it.
 - Çok az insan, imzalamadan önce bir sözleşmenin bütün şartlarını ve koşullarını okuma zahmetine katlanır.
According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
 - Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
 - Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
In a dictionary like this one there should be at least two sentences with fridge.
 - Böyle bir sözlükte  buzdolabı  ile ilgili en az iki cümle olmalıdır.
Nobody mentions my country.
 - Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
 - Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Tom should've been truthful.
 - Tom doğru sözlü olmalıydı.
Tom has to be truthful.
 - Tom doğru sözlü olmalı.
He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.
 - O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
Tom has broken our engagement.
 - Tom sözleşmemizi bozdu.
Tom had a previous engagement.
 - Tom'un bir önceki sözleşmesi vardı.
She cut in when we were talking.
 - Biz konuşurken sözümüzü kesti.
Don't interrupt me while I am talking.
 - Ben konuşurken sözümü kesme.
You must be faithful to your word.
 - Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
 - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.