Something tells me that she's up to no good.
 - Bir şey bana onun şeytanlık düşündüğünü söylüyor.
Tom tells everyone that he can't speak French, but that's not true.
 - Tom herkese Fransızca konuşamadığını söylüyor fakat doğru değil.
She says that she's never seen hedgehogs with ears.
 - O, kulakları olan kirpileri asla görmediğini söylüyor.
She says she has no intention of having a baby until she's in her thirties.
 - Otuzlu yaşlara kadar bir bebek sahibi olma niyetinin olmadığını söylüyor.
You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
What he said is true.
 - Onun söylediği doğru.
My father told me not to read a book in my bed.
 - Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
He told me that his father was dead.
 - O bana babasının öldüğünü söyledi.
Some doctors say something to please their patients.
 - Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
Please say it in English.
 - Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
This is confidential, I can only tell him personally.
 - Bu gizli, sadece ona kişisel olarak söyleyebilirim.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
 - Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Tell me which of the two cameras is the better one.
 - İki kameradan hangisinin daha iyi olduğunu bana söyle.
Can you please tell me what time the train leaves?
 - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?
He received a telegram saying that his mother had died.
 - O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
It goes without saying that honesty is the key to success.
 - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
 - Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
 - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.