Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
- Tom readily admits his mistakes.
Önerimi seve seve kabul etti.
- She readily agreed to my proposal.
Tom onun yapmasını istediğimiz şeyi seve seve yapmaya söz verdi.
- Tom readily promised to do what we asked him to do.
Silahlara Amerikalılar tarafından kolayca erişilebilir.
- Guns are readily accessible to Americans.
Güzel konuşan bilim adamı kolayca tartışmaya katıldı.
- The eloquent scholar readily participated in the debate.
Neredeyse gitmeye hazırım.
- I'm about ready to go.
Hemen yolculuğa hazırlan.
- Get ready for the trip at once.
Ne gelirse gelsin hazırlıklı olmalıyız.
- We ought to be ready for whatever comes.
Hazırlıklı bir konuşma yaptım.
- I had a speech ready.
Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.
- It could take years before this bridge is ready to use.
Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.
- It will take five to ten years for the technology to be ready.
Akşam yemeği hazır olmak üzeredir.
- Dinner is almost ready.
Tamam, sanırım hazırım.
- OK, I guess I'm ready.
Tamamen toparlandım ve gitmeye hazırım.
- I'm all packed and ready to go.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Hazır ve istekliyim, Tom.
- I'm ready and willing, Tom.
Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
- During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
readily achievable.
The suspect readily answered all questions the police officers asked him.
The seed is ready to sprout.