O benim kişisel kullanımım için.
- Es ist für meinen persönlichen Gebrauch.
Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.
Bizzat gitsen iyi olur.
- You had better go in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
- Sami and Layla were having an intimate relationship.
Mary, Tom'un cep telefonuyla başka bir kadınla yakından konuşmasına kulak misafiri oldu.
- Mary overheard Tom talking intimately to another woman on his mobile phone.
Tom Mary'ye şahsen teşekkür etmek istedi.
- Tom wanted to thank Mary in person.
Onu şahsen görmeye gidersen, o memnun olur.
- She will be glad if you go to see her in person.
I'm afraid you'll have to go in person.
- Ich fürchte, dass du persönlich vorbeigehen musst.
They talk a lot to one another, over the telephone and in person.
- Sie reden viel miteinander, telefonisch und persönlich.