It is sweet and honorable to die for the fatherland.
- Vatan için ölmek tatlı ve onurludur.
In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Bizim toplumumuzda, hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
Will you explain what the trouble is? asked Anne, in her most dignified manner.
- Anne, en onurlu tavrıyla Sorunun ne olduğunu açıklar mısın? diye sordu.
I'm very happy and honored to know you.
- Seni tanımaktan çok mutlu ve onurluyum.
I am very happy and honored to meet you in person.
- Sizinle şahsen tanışmaktan çok mutlu ve onurluyum.
Then the guest of honor opens them and expresses his or her appreciation.
- Sonra onur konuğu onları açar ve şükranlarını ifade eder.
Honor has not to be won; it must only not be lost.
- Onur kazanılmamalı; o sadece kaybedilmemeli.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
The prisoner of war bore himself with great dignity.
- Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
This is the word to regain our dignity.
- Bu, onurumuzu tekrar kazanmak için kelimedir.