Okuldan sonra sık sık tenis oynarım.
- I often play tennis after school.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Mutlu çocukluğumu sıkça hatırlıyorum.
- I often remember my happy childhood.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Okuldan sonra sıklıkla tenis oynarım.
- I often play tennis after school.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.