Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
 - They're having a break at the moment.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
 - Let's have a tea break somewhere around there.
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
 - I went for a walk after breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
 - What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
 - Everyone has a breaking point.
Herkesin bir kırılma noktası var.
 - Everybody has a breaking point.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
 - If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
 - Peter didn't intend to break the vase.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
His ribs broke under the weight of the rocks piled on his chest.