O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
 - He intimated that all is not well in his marriage.
Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
 - Tom is pretty sure everything will go well.
O yerinde harcanmış paraydı.
 - That was money well spent.
Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.
 - They say the landlord used to be well off.
Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse.
 - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
 - Well, if you didn't do it, then who did?
Tom ofiste olanların iyice farkında.
 - Tom is well aware of what is going on at the office.
Almadan önce arabayı iyice incelemelisin.
 - You should inspect the car well before you buy it.
Tom sorunun tamamen farkındadır.
 - Tom is well aware of the problem.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
 - The company, wholly owned by NTT, is doing well.
Tom hâlâ iyi durumda.
 - Tom is still doing well.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
 - He has been well off since he started this job.
Peki, bunu söylemek aptalca bir şeydi.
 - Well, that was a stupid thing to say.
Peki, belirsizliğin ekonomik faturası ne olacak?
 - Well, what about the economic price to be paid due to uncertainty?