The townspeople looked curiously at me.
- Kasaba halkı merakla bana baktı.
Tom looked at Mary curiously.
- Tom Mary'ye merakla baktı.
Curiosity killed the cat.
- Fazla merak iyi değildir.
Her story excited curiosity in the children.
- Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.
Don't worry. They will be supervised.
- Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.
Don't worry. It's OK.
- Merak etmeyin. Tamam.
Piotr is interested in soccer.
- Piotr futbola meraklıdır.
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
I sometimes wonder if I am a girl.
- Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
I wonder who that girl is.
- Şu kızın kim olduğunu merak ediyorum.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
I am fond of Australian food.
- Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
I have no special talents. I am only passionately curious.
- Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
She wondered what his lips would taste like.
- O, onun dudaklarının nasıl tad alacağını merak ediyordu?
She wondered how his lips would taste.
- O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.
I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
- Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.
Don't worry. I'll take care of that.
- Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.