Bu ev ve bu topraklar benim!
 - This house and this land are mine.
Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.
 - Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
 - He bought the land for the purpose of building a house on it.
Tom bir zamanlar bu arsaya sahipti.
 - Tom once owned this piece of land.
Denizciler karayı gördü.
 - The sailors saw land.
Yere kara yoluyla ulaşılamaz.
 - The place is not accessible by land.
O bütün arazisini sattı.
 - He sold all his land.
O, arazisini oğulları arasında dağıttı.
 - He distributed his land among his sons.
Bir uçağı bu adaya indirmek mümkün mü?
 - Is it possible to land a plane on this island?
İtalya güzel bir memlekettir.
 - Italy is a beautiful land.
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
 - Tom owns a small piece of land in the country.
Ne zaman karaya çıkacağız?
 - When are we going to land?
Tom büyük bir alabalığı tutup karaya çıkardı.
 - Tom landed a big trout.
Birçok ülkeden gezgin geldi.
 - The travelers came from many lands.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
 - This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
Peyzaj çakmak taşı kadar soğuk ve keskin.
 - The landscape was cold and sharp as flint.
Uçak zorunlu iniş yaptı.
 - The plane made a forced landing.
Uzay gemisi mükemmel bir iniş yaptı.
 - The spaceship made a perfect landing.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
 - Sami was forced to make an emergency landing.
Sonuçta, bu şeker hastalığı diyarı.
 - After all, this is the land of diabetes.
Tom ve Mary önümüzdeki ay gelincikler diyarına seyahat etmeyi planlıyorlar.
 - Tom and Mary are planning to travel to the land of stoats next month.
Biz inmek için çaresizce bir yer arıyoruz.
 - We're looking desperately for a place to land.
Kartal yere inmek üzere.
 - The eagle is about to land.
Philae'nin iniş alanına Agilkia adı verildi.
 - Philae's landing site was named Agilkia.
Tarım, bölgenin en verimli alanlarında gelişmiştir.
 - Agriculture is developed in the most fertile lands of the region.
O çok fazla arazi tutuyor.
 - He holds a lot of land.
Tom otuz yıldan daha fazla süredir o araziye sahip.
 - Tom has had that land for more than thirty years.
Sami acil iniş yapmak zorunda kaldı.
 - Sami was forced to make an emergency landing.
Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.
 - Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.
10. You will be civil and attentive to passengers, giving proper assistance to ladies and children getting in or out, and never start the car before passengers are fairly received or landed.
He got an awful land when the police arrived.
Use the net to land the fish.
The plane is about to land.