Bearing can be unbearable.
- Katlanma dayanılmaz olabilir.
Tom tried to stand, but couldn't.
- Tom katlanmaya çalıştı ama yapamadı.
I will not stand for this.
- Buna katlanmayacağım.
We had no choice but to put up with it.
- Ona katlanmaktan başka seçeneğimiz yoktu.
The way I see it, if you want the rainbow, you gotta put up with the rain.
- Anladığım kadarıyla gökkuşağı görmek istiyorsanız yağmura katlanmak zorundasınız.
To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
- Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
It's hard to endure the boastings of the French.
- Fransız palavralarına katlanmak zordur.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
Love is like the measles. We all have to go through it.
- Aşk kızamık gibidir. Hepimiz ona katlanmak zorundayız.
The only thing we could do was to bear with it.
- Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.