I felt a little stiff.
- Ben biraz katı hissettim.
Beat the egg whites until stiff.
- Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.
We have very strict guidelines here.
- Burada çok katı yönetmeliklerimiz var.
My mother is strict about manners.
- Annem davranışlar hakkında katıdır.
Matter can exist as a solid, liquid, or gas.
- Madde katı, sıvı veya gaz olarak bulunabilir.
Water is liquid. When it freezes, it becomes solid.
- Su sıvıdır. Donduğu zaman, katılaşır.
I hard-boiled an egg.
- Ben yumurtayı katı kaynattım.
She is always hard at work.
- O, iş yerinde her zaman katıdır.
The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
- Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
Last summer, I finally left the firm that I had joined twelve years before.
- Geçen yaz, sonunda on iki yıl önce katılmış olduğum firmadan ayrıldım.
From the viewpoint of tissue culture, the environment for this experiment should be more rigidly defined.
- Doku kültürü bakış açısından, bu deney için çevre daha katı bir şekilde tanımlanmış olmalıdır.
Tom has an ironclad alibi.
- Tom'un katı bir mazereti var.
Tens of thousands of people gathered in Saint Peter's Square on Sunday morning, despite the cold and the rain, to take part in Solemn Mass with Pope Francis in celebration of Easter.
- On binlerce insan soğuk ve yağmura rağmen Paskalya kutlamasında Papa Francis ile Dindar Kütleye katılmak için pazar sabahı Aziz Petrus Meydanında toplandı.
Things are pretty grim now.
- Şartlar artık çok katı.
The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
- Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
- Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
She likes her eggs hard-boiled.
- O, yumurtalarını katı haşlanmış seviyor.
I hard-boiled an egg.
- Ben yumurtayı katı kaynattım.
Asia is roughly four times the size of Europe.
- Asya yaklaşık olarak Avrupa'nın dört katı büyüklüktedir.
You need an elevator if you want to go down twenty storeys.
- Yirmi kat aşağıya gitmek istiyorsan bir asansöre ihtiyacın var.
I live on the top floor of a six storey apartment block.
- Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
Tom folded his clothes and put them in his suitcase.
- Tom giysilerini katladı ve onları valizine koydu.
Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket.
- Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.
The library is on the 4th floor.
- Kütüphane 4. kattadır.
A fire broke out on the fifth floor.
- Beşinci katta bir yangın patlak verdi.
I live in a two story house.
- Ben iki katlı bir evde yaşarım.
The photo he showed added color to his story.
- Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.
Sami was waiting in the attic.
- Sami çatı katında bekliyordu.
Tom has a big box of stuff in my attic.
- Tom'un çatı katımda büyük bir eşya kutusu var.
Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.
- Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.
Tom walked down a flight of stairs.
- Tom bir kat aşağıya yürüdü.
Your room is twice the size of mine.
- Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.
This tunnel is twice as long as that one.
- Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
Australia is about twenty times larger than Japan.
- Avustralya, Japonya'dan yaklaşık yirmi kat daha büyüktür.
Light travels around the earth seven and a half times a second.
- Işık dünyanın etrafında bir saniyenin 7.5 katı hızında seyahat eder.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
I carried Tom down two flights of stairs.
- Tom'u iki kat aşağıya taşıdım.
I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid.
- Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.
They put a coat of paint on the chair.
- Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler.
Tom left his coat downstairs.
- Tom ceketini alt katta bıraktı.
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
This morning there was a thick layer of frost.
- Bu sabah kalın bir don katmanı vardı.
The upper ocean has warmed up much more than deeper layers.
- Üst okyanus derin katmanlardan çok daha fazla ısındı.
Tom discovered two dead bodies in his basement.
- Tom bodrum katında iki ceset keşfetti.
It's probably safer in the basement.
- O, bodrum katında muhtemelen daha güvenli.
Sales of prescription opioids in the United States have nearly quadrupled from 1999 to 2014.
- Amerika Birleşik Devletlerinde reçeteli morfin türevi ilaçların satışları 1999'dan 2014'e kadar neredeyse dört katına çıktı.
Overdose deaths from opioids have nearly quadrupled since 1999.
- Morfin türevi ilaçlardan gelen aşırı doz ölümleri 1999'dan beri yaklaşık dört katına çıktı.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Tom swore that he ate at least twice as much as his wife.
- Tom, en az onun eşinin iki katı kadar yediğine yemin etti.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.