The bus stop is across the street.
- Otobüs durağı caddenin karşısında.
The bookstore across from the station is very large.
- İstasyonun karşısındaki kitabevi çok büyük.
Tom often sits in front of his computer all day.
- Tom genelde tüm gün bilgisayarının karşısında oturur.
The teacher asked me to read my paper in front of the class.
- Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
The yen is expected to lose value against the dollar.
- Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
The European currencies have weakened against the dollar.
- Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
Their house is just opposite the bus stop.
- Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
Tom showed his courage in the face of danger.
- Tom tehlike karşısında cesaretini gösterdi.
He became brave in the face of danger.
- Tehlike karşısında cesurlaştı.
He was confused by the abrupt question.
- Beklenmedik soru karşısında kafası karışmıştı.
There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
He doesn't stand a chance against his opponent.
- Onun rakibine karşı bir şansı yok.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
His house is on the opposite side of the street.
- Onu evi caddenin karşı tarafında.
Tom sat opposite Mary.
- Tom Mary'nin karşısına oturdu.
There was no counterevidence.
- Hiçbir karşı delil yoktu.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
- O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
Our feelings towards him are mixed.
- Ona karşı duygularımız karışık.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
He said that he had met her a week before.
- O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.
I think I've met you before.
- Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
To be quite honest with you, I disagree with that statement.
- Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
Compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.
Let's compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
Tom is opposed to the plan.
- Tom plana karşı çıkıyor.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viruses.
- Birçok kişi antibiyotiklerin virüslere karşı yararsız olduklarının farkında değiller.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viral diseases.
- Birçok kişi antibiyotiklerin virüs kaynaklı hastalıklara karşı etkisiz olduklarının farkında değil.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
Fortunately they had no storms on the way.
- Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline.
- Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.
They are strongly opposing my proposal.
- Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
Tom is facing a few serious problems.
- Tom birkaç ciddi sorunla karşı karşıya.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
I met with my teacher in the theater.
- Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.