I think Malbork castle is wonderful.
- Sanırım Malbork kalesi harika.
We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow.
- Yarın Osaka Kalesi'ne bir okul gezisine gidiyoruz.
Gold can conquer any fortress.
- Altın herhangi bir kaleyi fethedebilir.
They built the walls of the fortress without using cement at all.
- Hiç çimento kullanmadan kalenin duvarlarını inşa ettiler.
Tom kicked the ball into the goal.
- Tom topu kaleye tekmeledi.
Is it hard being a goalie?
- Bir kaleci olmak zor mu?
He built forty-eight forts.
- O, kırk sekiz kale yaptı.
They abandoned the fort to the enemy.
- Onlar kaleyi düşmana terk ettiler.
Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
- Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
The picture of the tower was out of focus.
- Kalenin resminin odak ayarı bozuktu.
That village is the enemy's last stronghold.
- O köy düşmanın son kalesidir.
An Englishman's home is his castle.
- Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir.
Tom's home looks like a castle.
- Tom'un evi bir kale gibi görünüyor.
Tom always keeps a pencil behind his ear.
- Tom her zaman kulağının arkasında bir kalem tutar.
The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
- Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.