kadarmış

listen to the pronunciation of kadarmış
Турецкий язык - Английский Язык
was up
kadar
so
kadar
as
kadar
{e} until

You can wait until the cows come home! - İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!

I had never seen a panda until I went to China. - Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.

kadar
{e} till

You must not smoke till you grow up. - Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.

He worked from morning till night. - O, sabahtan akşama kadar çalıştı.

kadar
as well as

He speaks Spanish as well as French. - O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.

Linda can dance as well as Meg. - Linda Meg kadar iyi dans edebilir.

kadar
as as
kadar
as near as
kadar
as big as

This cat is as big as that one. - Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.

Your car is three times as big as this one. - Senin araban bunun üç katı kadar büyük.

kadar
as much

The news surprised him as much as it did me. - Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.

I will help as much as I can. - Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.

kadar
so as

The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked! - İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.

Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning. - Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.

kadar
something like

Nobody will pay that much for something like that. - Hiç kimse öyle bir şey için o kadar çok ödemeyecek.

I'm too old to do something like that. - Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.

kadar
or so

Ten to one it'll clear up in an hour or so. - Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.

I expect to stay in Boston a day or so. - Bir güne kadar Boston'da kalmayı umuyorum.

kadar
insomuch as
kadar
some

He was kind enough to lend me some money. - Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.

You must keep the plan secret until someone notices it. - Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.

kadar
amount

What is the total amount of money you spent? - Harcadığın para toplam ne kadar?

The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption. - Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.

kadar
as much ... as
kadar
degre

The suspect was given the third degree until he confessed his crime. - Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

kadar
amounting
kadar
as... as
kadar
about

Don't worry about money so much. - Para için o kadar çok kaygılanma.

Your income is about twice as large as mine is. - Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

kadar
degree

She can be trusted to some degree. - Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.

The suspect was given the third degree until he confessed his crime. - Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

kadar
proportion
kadar
as much as

He earns three times as much as I do. - O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

My brother eats twice as much as I do. - Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.

kadar
up to the
kadar
untill
kadar
as many

You should read as many books as you can. - Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.

She has as many stamps as I. - O, benim sahip olduğum kadar çok sayıda pula sahip.

kadar
as ... as
kadar
to from
kadar
it's as if, consider that: Sağ olunuz, bir fincan içmiş kadar oldum. Thanks; consider me as having drunk a cup just the same
kadar
up to

It's the best score up to now. - O,şu ana kadar en iyi skordur.

My son can already count up to one hundred. - Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.

kadar
about, approximately: On kişi kadar geldi. About ten people came. ... şu
kadar
more than, over: yüz şu kadar ağaç over a hundred trees
kadar
inasmuch as
kadar
up to, as far as (a place); until, up to (a time); by (a time); within (a time)
kadar
as ... as; as big as; as much as; until, till, by; up to; to; as far as; about, or so, something like; amount, degre
kadar
as much as: O yapabildiği kadar yaptı. She did as much as she could
kadar
(süre) by
kadar
as ... as: fil kadar büyük as big as an elephant
kadar
amount; much: O kadar ver. Give that amount
kadar
so ... (that): O kadar üzüldü ki .... She was so sad that
kadar
pending
kadar
so long as

Three people can keep a secret so long as two of them are dead. - Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.

Her hair was so long as to reach the floor. - Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.

kadar
as far as

Don't race the car. We want to make it go as far as possible. - Arabayı yarışa sokma.Biz mümkün olduğu kadar onu uzağa götürteceğiz.

Try to do so as far as the station. - İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.

kadar
while

We conversed until late at night while eating cake and drinking tea. - Biz kek yerken ve çay içerken gece geç saatlere kadar konuştuk.

Why don't you wait here while I finish what I'm doing? - Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?

kadar
to
kadar
upto
kadar
up
kadar
when

No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career. - Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.

When I was young, I tried to read as many books as I could. - Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.

Английский Язык - Английский Язык

Определение kadarmış в Английский Язык Английский Язык словарь

Kadar
{i} family name
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение kadarmış в Турецкий язык Турецкий язык словарь

kadar
Denli: "Bu merdivenleri, yapıldığı günden beri bu kadar telaşla çıkmamışımdır."- Y. Z. Ortaç
kadar
Dek, değin
kadar
Miktarda, derecede: "İçinde biriken hayat bazen taşacak kadar çok oluyor."- H. E. Adıvar
kadar
Dek, değin: "Saat ona kadar sokaklarda gezdi."- P. Safa
kadar
Denli
kadar
Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir
kadar
Büyüklüğünde, genişliğinde
kadar
Miktarda, derecede
kadar
Ölçüsünde, derecesinde: "Balıkçılıkta para vardır, ama dalgıçlık kadar da genç işidir."- S. F. Abasıyanık
kadar
Süre belirtir
kadar
Süre belirtir: "Bu minval üzere yedi ay kadar geçti, geçmedi."- R. H. Karay
kadar
Ölçüsünde, derecesinde
kadar
Gibi

Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun. - Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.

kadar
Gibi: "İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur."- S. F. Abasıyanık
kadar
Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir: "Kantara'nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu."- F. R. Atay
kadar
ila