People's emotional lives are becoming more and more unstable.
- İnsanların duygusal yaşamları gittikçe daha istikrarsız hale geliyor.
Tom is extremely unstable.
- Tom son derece istikrarsız.
Their situation is precarious.
- Durumları istikrarsızdır.
The market is very volatile.
- Pazar çok istikrarsız.
Tom gave Mary the stability that she had never had.
- Tom, Mary'ye şimdiye kadar sahip olmadığı istikrarı verdi.
The stability of Chinese economy is substantially overestimated.
- Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.
Jack and Betty have been going steady for a month.
- Jack ve Betty bir aydır istikrarlı olarak gitmektedirler.
There was steady economic improvement.
- İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
Tom kararlılıktan yoksun.
- Tom istikrardan mahrum.
Kararlılık başarının anahtarıdır.
- İstikrar başarının anahtarıdır.