I'm not a disbeliever.
 - Ben inançsız değilim.
He is a man of faith.
 - O bir inanç insanıdır.
Tom is a faith healer.
 - Tom bir inanç şifacısı.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
 - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Atheism isn't a religious belief.
 - Ateizm dinî bir inanç değildir.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
 - Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
There was great conviction in Tom's voice.
 - Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.
They don't have any deep convictions.
 - Hiç inançları yoktur.
Superstition is the religion of feeble minds.
 - Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
There are no creeds in mathematics.
 - Matematikte hiçbir inanç yoktur.
Carl Gustav Jung, the founder of analytical psychology, always respected the religious convictions of his patients very much.
 - Carl Gustav Jung, analitik psikolojinin kurucusu, her zaman hastalıklarının dini inançlarına çok saygı gösterdi.
They don't have any deep convictions.
 - Hiç inançları yoktur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
 - Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.