Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
She has aspirations to become an interior decorator.
- Onun iç dekaratör olma özlemleri var.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
Music is inner life, and he will never suffer loneliness who has inner life.
- Müzik iç yaşamdır. İç yaşamı olan asla yalnızlık çekmeyecek.
There's a button on the inner side of the door.
- Kapının iç tarafında bir buton var.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
That is an internal affair of this country.
- O, bu ülkenin iç işidir.
I'm not complaining, and until now no one else has complained either, even if the the work conditions are truly deplorable.
- Ben şikayet etmiyorum, ve çalışma koşulları gerçekten içler acısı olsa bile şimdiye kadar başka hiç kimse de şikayet etmedi.
The roads of this city are in deplorable condition.
- Bu şehrin yolları içler acısı durumda.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
Someone pushed me inside.
- Biri beni içeri itti.
Drinking on an empty stomach is bad for your health.
- Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
Catherine stayed indoors because it was raining.
- Yağmur yağdığı için Catherine içerde kaldı.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
Truman arrived at the White House within minutes.
- Truman, Beyaz Saray'a dakikalar içinde ulaştı.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
Europeans love to drink wine.
- Avrupalılar şarap içmeyi sever.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
Drinking much is dangerous.
- Çok fazla içmek tehlikelidir.
After taking a bath, I drank some soft drink.
- Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık hiç kimsenin onu yapmak için cesareti var gibi görünmüyor.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
Davis did not want civil war.
- Davis, iç savaş istemiyordu.
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
Smoking can cause breast cancer.
- Sigara içmek meme kanserine neden olabilir.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Portakallar yüksek vitamin muhtevasına sahiptir.
- Portakalların yüksek vitamin içeriği vardır.