Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
- His story aroused my suspicion.
Sen benim ilgimi uyandırdın.
- You've aroused my interest.
O, gürültü ile uyandırıldı.
- He was awoken by the noise.
Tom yan dairede şarkı söyleyen Mary diye biri tarafından uyandırıldı.
- Tom was awoken by a Mary singing in the next apartment.
Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
- The officer aroused courage in his soldiers.
Sen benim ilgimi uyandırdın.
- You've aroused my interest.