Learn to be a man of your word and find opportunities to realize your dreams.
 - Sözünün adamı olmayı öğren ve hayallerini gerçekleştirmek için fırsatlar bul.
He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
 - O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
It is difficult to carry out the plan.
 - Planı gerçekleştirmek zordur.
I am determined to carry out this plan.
 - Ben bu planı gerçekleştirmek için kararlıyım.
It's easier to make plans than to realise them.
 - Planları yapmak onları gerçekleştirmekten daha kolaydır.
Having made an unwavering decision, he started to make plans to fulfill his dreams.
 - Değişmez bir karar verdikten sonra, o, hayallerini gerçekleştirmek için planlar yapmaya başladı.
Sami wanted to fulfill his fantasies with Layla.
 - Sami fantezilerini Leyla ile gerçekleştirmek istiyordu.
Can computers actually translate literary works?
 - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
Tom has actually never been to Boston.
 - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
 - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
She's really smart, isn't she?
 - O gerçekten zeki, değil mi?
Were they being told the truth?
 - Gerçek onlara söyleniliyormuydu?
Scientific truth is a creation of the human mind.
 - Bilimsel gerçek insan aklının bir yaratılışıdır.
That football is made of genuine leather.
 - O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
Tom was genuinely surprised.
 - Tom gerçekten şaşırmıştı.
I doubt the authenticity of the document.
 - Belgenin gerçekliğinden şüpheliyim.
That he was busy is true.
 - Onun meşgul olduğu gerçektir.
His story sounds true.
 - Onun hikayesi gerçek görünüyor.
Have you ever tried using a virtual reality headset?
 - Sanal gerçeklik kulaklığı kullanmayı hiç denedin mi?
It would be virtually impossible to convince Tom to come along with us.
 - Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.
The factual world is often weirder than the fictional world.
 - Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
 - Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
These are the facts. Think hard about them!
 - Bunlar gerçeklerdir. Onlar hakkında sıkı düşünün!
The facts did not become public for many years.
 - Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
Using cash makes you think money is truly substantial.
 - Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.
I really can't talk right now.
 - Gerçekten şu anda konuşamam.
These items must be returned to their rightful owner.
 - Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
I was really very happy.
 - Gerçekten çok mutluydum.
Understanding you is really very hard.
 - Seni anlamak gerçekten çok zor.
That was really effective.
 - O gerçekten etkiliydi.
Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
 - Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
What he says is gospel.
 - Onun söylediği şey gerçek.
Even though the media reports that she is a potential presidential candidate, does anyone really think that she is a potential president?
 - Medya onun potansiyel bir başkan adayı olduğunu bildirmesine rağmen, herhangi biri gerçekten onun potansiyel bir başkan olduğunu düşünüyor mu?
Tom believes the philosophy of Ayn Rand is truly objective.
 - Tom, Ayn Rand felsefesinin gerçekten tarafsız olduğuna inanmaktadır.
Esperanto is a truly regular and easy language.
 - Esperanto gerçekten düzenli ve kolay bir dildir.
A proper gentleman brings his lady red roses.
 - Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
The facts weren't properly understood.
 - Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
I felt really positive.
 - Gerçekten olumlu hissettim.
No one knows the real reason why we love dogs.
 - Hiç kimse bizim köpekleri niçin sevdiğimizin gerçek nedenini bilmiyor.
The portrait looks exactly like the real thing.
 - Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
I hid the true amount I spent from him.
 - Harcadığım gerçek miktarı ondan sakladım.
Few people know the true meaning.
 - Gerçek anlamı birkaç kişi biliyor.
I think I'm starting to understand exactly what real love is.
 - Sanırım gerçek aşkın ne olduğunu tam olarak anlamaya başlıyorum.
The portrait looks exactly like the real thing.
 - Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
Is this all for real?
 - Bunun hepsi gerçek mi?
If you keep on complaining, I will get mad for real.
 - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.
Parents look to the new generation as a generation that is far from reality and busy running after unrealistic dreams.
 - Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.
Can't you divorce fantasy from reality?
 - Hayali gerçekten ayıramıyor musun?
These items must be returned to their rightful owner.
 - Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
You will answer truthfully, won't you?
 - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
I don't think he is truthful.
 - Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum.
He explains the literal meaning of the sentence.
 - O, cümlenin gerçek anlamını açıklıyor.
She explained the literal meaning of the sentence.
 - O, cümlenin gerçek anlamını açıkladı.
Tom seemed really sincere.
 - Tom gerçekten samimi görünüyordu.
I sincerely, truly believe that.
 - İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
Kawa is an implementation of Scheme for JVM that allows to take advantage of all the Java’s libraries.
 - Kawa bir JVM(Java Sanal Makinesi) gerçekleştirme projesidir.Bu bütün Java kütüphanelerini avantajlı bir şekilde kullanmaya izin verir.