Tom ve Mary daha iyi çalışma koşulları talep etti.
- Tom and Mary demanded better working conditions.
O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
- That politician is well versed in internal and external conditions.
Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.
- They want to better their working conditions.
Bu şartlar altında birlikte çalışamayız.
- Under these conditions we can not work together.
Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.
- The circumstances did not allow me to go abroad.
Tom çok zor şartlar altında iyi bir iş yapıyor.
- Tom's doing a good job under very difficult circumstances.
O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
- That politician is well versed in internal and external conditions.
Yaşam koşulları zordu.
- Living conditions were hard.
Bu hastanın durumu günden güne kötüleşiyor.
- This patient's conditions are getting worse day after day.
Hava durumları değişebilir.
- Weather conditions may change.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
- I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.
Sorunun ardında karmaşık durumlar vardır.
- There are complicated circumstances behind the matter.