Chris is a beauty.
It's the long weekend. Beauty!.
This sure tastes good!
- Gerçekten güzel bir tadı var.
At last a good idea struck me.
- Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
Meg has a lovely face.
- Meg'in güzel bir yüzü var.
Because you're a sweet and lovely girl.
- Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
Today was a pleasant day.
- Bugün güzel bir gündü.
It was hard for me to act pleasantly to others.
- Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
I am more beautiful than you.
- Ben senden daha güzelim.
Trang is as pretty as Dorenda.
- Trang Dorenda kadar güzeldir.
My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
I wonder if it will be nice.
- Havanın güzel olup olmayacağını merak ediyorum.
I hope it will be nice.
- Havanın güzel olacağını umuyorum.
The island has a fine harbor.
- Adanın güzel bir limanı var.
She is studying fine art at school.
- Okulda güzel sanatlar okuyor.
Mary is smarter than Jane who is prettier than Susan.
- Mary Susan'dan daha güzel olan Jane'den daha akıllı.
I think it's the smart thing to do.
- Sanırım o yapmak için güzel şey.
That car is a real beauty.
- O araba gerçek bir güzelliktir.
Words cannot express the beauty of the scene.
- Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
He had handsome dark eyes with long lashes.
- Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.
She can sing and dance beautifully.
- O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.
She writes beautifully.
- O güzel şekilde yazar.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
We stood looking at the beautiful scenery.
- Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
What should we do to protect the beautiful earth from pollution?
- Güzel dünyayı kirlilikten korumak için ne yapmalıyız?
Tom is dressed very nicely.
- Tom çok güzel giyinmiş.
Tom was nicely dressed.
- Tom güzel giyinmişti.
Time is a good physician, but a bad cosmetician.
- Zaman iyi bir hekim ama kötü bir güzellik uzmanıdır.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci sokak güzel bir sokaktır.
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
The most beautiful victory is to defeat one's heart.
- En güzel zafer, birinin kalbini kazanmaktır.
A pretty girl like you will definitely be noticed.
- Senin gibi güzel bir kız kesinlikle fark edilir.
He wants to meet that good-looking girl.
- Güzel bir kızla tanışmak istiyor.
Mary is a very good-looking woman.
- Mary çok güzel bir kadın.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
She is beautiful, and what is more, very graceful.
- O güzel ve ayrıca çok zarif.
Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
Life isn't fair, but it's still good.
- Yaşam adil değil ama hala güzel.
After the rain, fair weather.
- Yağmurdan sonra, güzel hava.
I have bought an adorable doll for my granddaughter.
- Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.
My grandfather goes for a walk on fine days.
- Dedem güzel günlerde yürüyüşe gider.
Alice has stunning legs.
- Alice çok güzel bacaklara sahip.
She is stunningly good-looking.
- O şaşırtıcı bir şekilde güzeldir.
Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
- Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
No girl in my class is prettier than Linda.
- Sınıfımdaki hiçbir kız Linda'dan daha güzel değildir.
She is getting prettier and prettier.
- Gittikçe güzelleşiyor.
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
That lady is very good looking.
- O hanım çok güzel gözüküyor.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
This flower smells sweet.
- Bu çiçek güzel kokuyor.
The cheesecake tasted too sweet.
- Peynirli kekin tadı çok güzeldi.
It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting.
- Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.