He has an acute sense of observation.
- O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.
His observation is sharp, but he says very little.
- Onun gözlemi şiddetli fakat o çok az diyor.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object.
- Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu.
Am I under investigation now?
- Şimdi gözlem altında mıyım?
Tom likes to observe birds.
- Tom kuşları gözlemlemeyi sever.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
- Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.
Those findings match my own observations.
- O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor.
Brahe made many observations of the stars.
- Brahe yıldızlarla ilgili birçok gözlemler yaptı.