Mr. Smith is now on duty.
 - Bay Smith şimdi görevdedir.
The guard was on duty all night.
 - Güvenlik görevlisi gece boyunca görevdeydi.
Tom is still officially in charge.
 - Tom hâlâ resmî olarak görevde.
I'm in charge of this mission.
 - Bu görevden ben sorumluyum.
Tom assigned Mary to do the job.
 - Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.
It's your duty to finish the job.
 - İşi bitirmek sizin göreviniz.
You should give this task to some other person.
 - Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
You must carry the task through to the end.
 - Sonuna kadar görevi taşımalısın.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
 - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
I will do my duty to the best of my ability.
 - Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
I was out of town on an assignment.
 - Ben bir görev için kasaba dışındaydım.
I have another assignment for you.
 - Senin için başka bir görevim var.
She is at work right now.
 - O, şu anda görevdedir.
Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item.
 - Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.
üniversite hayatım boyunca fakülte başkanlığı gibi görevlerde bulundum.
He was given an important mission.
 - Ona önemli bir görev verildi.
Tom couldn't understand what the purpose of the mission was.
 - Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.
We can't function like this.
 - Böyle görev yapamayız.
John Adams took office in 1797.
 - John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
 - Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
Linda was employed as a flight attendant.
 - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
While employed at the bank, he taught economics at college.
 - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
He was advanced to a managerial post.
 - O, idari bir göreve yükseltildi.
He resigned his post on account of illness.
 - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
 - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.
 - Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.
Did you do your tasks?
 - Sen görevlerini yaptın mı?
I plan on doing my part.
 - Görevimi yapmayı planlıyorum.
I try to do my part to help the community.
 - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
Sami finished his two years of military service.
 - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
I had my military service in Ankara.
 - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
He has received a commission as a naval officer.
 - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
 - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
He is seeking a new position.
 - Yeni bir görev arıyor.
A big title does not necessarily mean a high position.
 - Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
 - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
 - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Even if you do not like it, you must take charge of it.
 - Sevmesen bile bu görevi almalısın.
Who put you in charge?
 - Seni kim görevlendirdi?