Mother always gets up early in the morning.
- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
I'm really tired and want to go to bed early.
- Ben gerçekten yorgunum ve erken uyumak istiyorum.
I always arrive a little ahead of time.
- Her zaman biraz erken gelirim.
If you had left home a little earlier you would have been in time.
- Evden biraz daha erken çıksaydın, zamanında olurdun.
Get up early, and you'll be in time.
- Erken kalk ve zamanında ol.
My wife gave birth prematurely to a 1500-gram baby girl.
- Karım erken 1500 gramlık bir bebek kız doğurdu.
Isn't that a little premature?
- Bu biraz erken değil mi?
A pointless life is a premature death.
- Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.
The sooner we start, the sooner we'll finish.
- Ne kadar erken başlarsak, o kadar erken bitiririz.
Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
He said that he was tired and that is why he'd like to go home earlier.
- O yorgun olduğunu söyledi ve eve erken gitmek istemesinin nedeni budur.
Sorry I haven't replied to your letter earlier.
- Üzgünüm, mektubuna daha erken cevap vermedim.
Get up early, else you'll be late for school.
- Erken kalk, yoksa okula geç kalacaksın.
Get up early, or you'll be late.
- Erken kalk, yoksa geç kalacaksın.
I'm not an early riser.
- Ben erken kalkan biri değilim.
She is an early riser.
- O erken kalkan biridir.
I told you we should've gotten here earlier. Now there aren't any places left to sit.
- Sana buraya daha erken gelmemiz gerektiğini söyledim. Şimdi oturmak için hiç yer kalmadı.
Why didn't you say so earlier?
- Niçin çok daha erken söylemedin?
Please call me at your earliest convenience.
- Lütfen uygun olan en erken zamanında beni ara.
The earliest I can come is around 3.
- En erken saat 3 gibi gelebilirim.