Tom, okuldan sonra matematik zenginleştirme derslerine katılır.
- Tom attends maths enrichment classes after school.
Biz kazanç için çalışmıyoruz diye yanıtladı tilki. Biz sadece başkalarını zenginleştirmek için çalışıyoruz.
- We do not work for gain, answered the Fox. We work only to enrich others.
Biz insanların hayatlarını zenginleştirmek istiyoruz.
- We want to enrich people's lives.
İlerleme için biraz yer var.
- There's some room for improvement.
İlerleme için yer var.
- There's room for improvement.
Gelişim önerileri hoş karşılanır.
- Suggestions for improvements are welcomed.
Anglo Saksonlar başka dillerden sözcükler ödünç alarak dili zenginleştirdiler.
- The Anglo-Saxons enriched the language by borrowing words from other languages.
Karşılıklı farklılıklarımızla kendimizi zenginleştirelim.
- Let us enrich ourselves with our mutual differences.
Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.
- My speaking and listening in Turkish needs improvement.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
İyileştirmeler olacak.
- There will be improvements.
Hepimiz son zamanlarda çok yönlü iyileştirmeler gördük.
- We've seen all-round improvements lately.
Hobbies enrich lives.