Bu çiçek Hokkaido'nun farklı bölgelerinde bulunur.
- This flower is found in different parts of Hokkaido.
Tom bu bölgelerdeki en büyük çiftliğin sahibidir.
- Tom is the owner of the largest ranch in these parts.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Tepside beş öğe var, bunlardan üçü anahtar.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
Tek parça yapmak için tüm parçaları birleştirin.
- Combine all the parts to make one piece.
Bir bütün parçalardan oluşur.
- A whole is made up of parts.
Sözcük grupları sözdizimsel birimlerdir.
- Phrases are syntactical units.
Şirket para kaybeden bazı birimlerin satmaya karar verdi.
- The company has decided to sell some of its money-losing units.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
- One of the items on your wish list is on sale.
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
Annem pastayı üç parçaya böldü.
- Mother divided the cake into three parts.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
- These items are rather hard to obtain.
Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
- These fragile items must be insured against all risks.