Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
She makes sure that her family eats a balanced diet.
- Ailesinin dengeli bir diyet yaptığından emin.
Take an umbrella with you in case it begins to rain.
- Yağmur yağmaya başlar diye yanına bir şemsiye al.
Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
- Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
She is on a diet for fear that she will put on weight.
- Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
This is what I was looking for! he exclaimed.
- Benim aradığım budur! diye haykırdı.
A Mr. Ono called to see you.
- Bay Ono diye birisi sizinle görüşmek için aradı.
Tom called Mary a liar.
- Tom Mary'ye yalancı diye bağırdı.
We met a man named Tom.
- Tom diye biriyle karşılaştık.
I once knew somebody named Tom, but that was a long time ago.
- Bir zamanlar Tom diye birini tanırdım; ama bu çok uzun zaman önceydi.
She was anxious lest she might miss the train.
- O, tren kaçırabilir diye endişeliydi.
Please give me your picture lest I forget how you look.
- Nasıl göründüğünü unutmayayım diye lütfen bana bir fotoğrafını ver.
I heard a voice saying Help me!. I laughed.
- Yardım edin! diyen bir ses duydum. Güldüm.
Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
- Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
She left me simply because I had a small income.
- Beni sadece az kazanıyorum diye terk etti.
Did you learn Finnish just because you loved her?
- Finceyi sadece o kızı sevdin diye mi öğrendin?
He cut him short by saying no.
- Hayır diyerek onu kısa kesti.
This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
- Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
Please read it aloud so that everyone can hear.
- Herkes işitebilsin diye lütfen yüksek sesle oku.
I spoke loudly so that everyone could hear me.
- Herkes beni duyabilsin diye yüksek sesle konuştum.
Güzelim diye mağrur olma, tez savar vakti şebab.(Güzellik gelip geçicidir.).
Mother closed her purse with a snap.
- Annem çantasını çat diye kapattı.