Tom always wants to try something new.
- Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
I'd like to try this.
- Bunu denemek istiyorum.
He has given up trying to put the papers in order.
- Kağıtları sıraya koymayı denemekten vazgeçti.
We'll just have to take our chances.
- Sadece şansımızı denemek zorunda kalacağız.
Tom doesn't want to take a chance.
- Tom şansını denemek istemiyor.
Tom doesn't want to take a chance.
- Tom şansını denemek istemiyor.
You can use Tatoeba to test yourself.
- Kendinizi denemek için Tatoeba'yı kullanabilirsiniz.
You can use Tatoeba to test yourself.
- Kendini denemek için Tatoeba'yı kullanabilirsin.
I'd like to try one of those cookies.
- Bu kurabiyelerden birini denemek istiyorum.
He was eager to try on the blue shirt.
- Mavi gömleği denemek için hevesliydi.
I had to give it a shot.
- Denemek zorunda kaldım.
I had to give it a try.
- Denemek zorunda kaldım.
Would you like to give it a try?
- Onu denemek ister misin?
Come on over to have a try.
- Denemek için bana uğra.
I'd also like to have a try.
- Ben de denemek istiyorum.
I'd like to try out this new model before I buy it.
- Bu yeni modeli satın almadan önce denemek istiyorum.
He couldn't wait to try out his new surfboard.
- Yeni sörf tahtasını denemek için sabırsızlanıyordu.
Don't be afraid to experiment.
- Denemekten korkmayın.
Tom isn't afraid of experimenting.
- Tom denemekten korkmuyor.
It was mad of him to try to swim in the icy water.
- Buz gibi suda yüzmeyi denemesi çılgınlıktı.
You should try to be more polite.
- Daha kibar olmayı denemelisin.
The treaty did not ban nuclear tests under the ground.
- Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.
You can use Tatoeba to test yourself.
- Kendinizi denemek için Tatoeba'yı kullanabilirsiniz.
The trial lasted five days.
- Deneme beş gün sürdü.
Trial and error is essential to progress.
- Deneme yanılma, ilerleme adına çok ehemmiyetlidir.
In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
- Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
Tom had Mary correct his essay.
- Tom Mary'ye denemesini düzelttirdi.
The experiment failed.
- Deneme başarısız oldu.
Don't be afraid to experiment.
- Denemekten korkmayın.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
- Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.
His escape attempt was successful.
- Kaçış denemesi başarılıydı.
The man's third attempt to stop smoking ended in failure.
- Adamın sigarayı bırakmak için yaptığı üçüncü deneme başarısızlıkla son buldu.
When I was young, I tried to read as many books as I could.
- Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
He tried solving the problem.
- Problemi çözmeyi denedi.
I'd like to try out this new model before I buy it.
- Bu yeni modeli satın almadan önce denemek istiyorum.
Tom said he was going to try out for his school soccer team.
- Tom okul futbol takımı için deneyeceğini söyledi.
If you want to make your dreams come true, keep on trying.
- Hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız, denemeye devam edin.
It is no use trying again.
- Tekrar denemenin faydası yok.
You should try to be more polite.
- Daha kibar olmayı denemelisin.
Please try me for the job.
- İş için beni deneyin, lütfen.
He is young, but experienced.
- O genç ama deneyimli.
According to my experience, it takes one year to master French grammar.
- Benim deneyimlerime göre, Fransızca dil bilgisini öğrenmek bir yıl alır.
The end of my probation period is nearing.
- Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.
You're still in your probation period.
- Sen hâlâ deneme sürendesin.
Neil Armstrong was a test pilot when he was chosen to be an astronaut.
- Neil Armstrong astronot olmak için seçildiğinde deneme pilotuydu.
Could you proofread my essay?
- Denememi düzeltir misin?
I'm proofreading my essay.
- Denememi düzeltmek için okuyorum.
Sami tried a few samples, but he didn't buy.
- Sami birkaç örnek denedi ama satın almadı.
I had to give it a shot.
- Denemek zorunda kaldım.
If you haven't driven a bike yet, you should give it a shot.
- Henüz bir bisiklet sürmediysen bir denemelisin.
You might want to try studying in the library.
- Kütüphanede çalışmayı denemek isteyebilirsin.
I recommend you try studying a bit harder.
- Biraz daha çok çalışmayı denemeni tavsiye ediyorum.
Tom and Mary's little girl is starting to take her first tentative steps.
- Tom ve Mary'nin küçük kızı ilk deneme adımlarını atmaya başlıyor.