How many atoms are there in a drop of water?
 - Bir su damlasında kaç tane atom var?
One drop of this poison is enough to kill 160 people.
 - Bu zehirin bir damlası 160 kişiyi öldürmek için yeterlidir.
Drop by drop, the lake fills.
 - Damlaya damlaya göl olur.
No matter how much you hurry your effort is just a drop in the bucket.
 - Ne kadar acele edersen et, çaban sadece kovada bir damla.
Do you have cough drops?
 - Öksürük damlan var mı?
Only a few drops of rain have fallen.
 - Sadece birkaç damla yağmur düştü.
A raindrop splashed on her cheek.
 - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
A trickle of blood ran down his neck.
 - Onun boynundan bir damla kan aktı.
The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow.
 - Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.
Droplets are falling on my laptop computer.
 - Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.
Layla noticed blood dripping from the steering wheel of Sami's car.
 - Leyla, Sami'nin arabasının direksiyon simidinden damlayan kanı fark etti.
Constant dripping wears away a stone.
 - Damlayan su taşı deler.
Layla noticed blood dripping from the steering wheel of Sami's car.
 - Leyla, Sami'nin arabasının direksiyon simidinden damlayan kanı fark etti.
The dripping ice cream dirtied his pants.
 - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.
After eye surgery, George put in eye drops every fifteen minutes.
 - Göz ameliyatından sonra, George her on beş dakikada bir göz damlası kullanır.
This juice tastes like eye drops. You've tasted eye drops?
 - Bu meyve suyunun tadı göz damlası gibi. Göz damlasının tadına baktın mı?
Drop by drop, the lake fills.
 - Damlaya damlaya göl olur.
Drop by drop, the water can conglomerate into a lake.
 - Damlaya damlaya göl olur.
A raindrop splashed on her cheek.
 - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.
Now the first raindrops are already falling.
 - Şimdi ilk yağmur damlası düşüyor.