daha

listen to the pronunciation of daha
Турецкий язык - Английский Язык
more

The more you know about him, the more you like him. - Onu tanıdıkça daha çok seversin.

John is more intelligent than Bill. - John Bill'den daha zeki.

any

Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer? - Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.

Any house is better than none. - Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.

more, further; yet, still; more, again; plus
only

You'd be able to do the puzzle if only you had a little bit more patience. - Biraz daha sabırlı olsaydın, bulmacayı yapabilecektin.

Tom has only one more night in Boston. - Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var.

over

It took me more than one month to get over my cold. - Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.

A bird in hand is safer than one overhead. - Eldeki bir kuş yukardakinden daha emniyetlidir.

still

Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better. - Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.

Much still remains to be done. - Daha yapılacak çok iş var.

plus
further

In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland. - Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.

She can swim further than I can. - O benden daha ileriye yüzebilir.

again
as yet
any longer
yet

Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce. - Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.

Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber! - Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha!

so far, until now, still, yet, only
more, in addition
more, -er; a lot -er
else

Tom speaks French much better than anyone else. - Tom Fransızcayı başka herhangi birinden daha iyi konuşur.

He is richer than anyone else in this town is. - O, bu şehirdeki herhangi başka birinden daha zengin.

than to
a further
moresss
daha ileri
further

He could not walk any further. - O, daha ileriye yürüyemedi.

I'm too tired to walk any further. - Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.

daha fazla
more

Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen. - Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.

A quartet has one more member than a trio. - Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.

daha az
less

When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less. - Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi.

I am less afraid of heights than I was. - Yükseklerden eskisinden daha az korkuyorum.

daha iyi
better

A laptop is better than a desktop. - Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.

I'm feeling a lot better. - Çok daha iyi hissediyorum.

daha öte
further
daha şimdiden
already
az daha
almost

I almost missed the train. - Az daha treni kaçırıyordum.

bir daha
once more
bir kez daha
once more

Explain it once more, Jerry. - Onu bir kez daha açıkla, Jerry.

She'll try it once more. - O onu bir kez daha deneyecek.

bir kez daha
once again

She was late once again. - Bir kez daha geç kalmıştı.

France and Britain were at war once again. - Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.

bir daha
again

I will never fall in love again. - Bir daha asla âşık olmayacağım.

Tom said that nothing like that would ever happen again. - Tom öyle bir şeyin bir daha asla olmayacağını söyledi.

daha önce
previously

There were a lot of teachers from Australia and New Zealand at the English conversation school I went to previously. - Daha önce gittim İngilizce konuşma okulunda Avustralya ve Yeni Zelanda'dan birçok öğretmen vardı.

I recognized him immediately since we had previously met. - Daha önce tanıştığımız için onu hemen tanıdım.

daha fazla
further

That absolves me from further responsibility. - O, beni daha fazla sorumluluktan kurtarıyor.

We cannot offer a further price reduction under the current circumstances. - Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.

daha fazla
any more

I didn't want to spend any more time trying to convince Tom to study French. - Tom'u Fransızca çalışmaya ikna etmeye çalışmak için daha fazla zaman harcamak istemedim.

Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston. - Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.

daha da fazla olma
deal
daha doğrusu
or rather

I don't feel good or rather, I feel terrible. - İyi hissetmiyorum veya daha doğrusu, kötü hissediyorum.

Does a government have to serve ideologies, or rather, the interests of the people? - Bir hükümet ideolojiler mi sunmak zorunda? Daha doğrusu insanların çıkarlarına mı hizmet etmek zorunda?

daha evvel
earlier

I spoke with Tom earlier today. - Bugün daha evvel Tom'la konuştum.

Might I suggest that we start the meeting an hour earlier? - Toplantıyı bir saat daha evvel başlatmamızı önerebilir miyim?

daha fazla oturmak
outsit
daha ince
thinner

Mary likes to wear clothes with vertical stripes, because she heard they make you look thinner. - Mary dikey çizgili giysiler giymekten hoşlanır çünkü onların daha ince gösterdiğini duymuş.

He appeared thinner every day. - O her gün daha ince görünüyordu.

daha iyi
preferable

Peace is preferable to war. - Barış savaştan daha iyidir.

It would be preferable for you to surrender. - Teslim olmanız daha iyi olurdu.

daha iyi çalmak
outperform
daha kötüsü
worse still
daha küçük
less
daha sonra
afterwards

Keep your eyes wide open before marriage, half shut afterwards. - Evlenmeden önce gözlerinizi tam açın, daha sonra yarı kapatın.

If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage. - Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.

daha sonra
subsequently

Tom was subsequently arrested. - Tom daha sonra tutuklandı.

Sami was subsequently murdered. - Sami daha sonra öldürüldü.

daha sonra
1. later; after. 2. afterwards
daha sonra
later

One more person will be joining us later. - Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.

He explained later how he made this decision. - Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.

daha sonra
next

What he did next was quite a surprise to me. - Onun daha sonra yaptığı benim için oldukça sürprizdi.

Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next. - Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.

daha sonra
then

I'll tell him so then. - Ben ona daha sonra söylerim.

Then I'll come again later. - Öyleyse daha sonra tekrar geleceğim.

daha uzun yaşamak
outlive
daha yaşlı
older

He is older and wiser now. - O,şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.

She is older and wiser now. - O,şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.

daha yeni
(Bilgisayar) newer

My car is newer than Tom's. - Benim arabam Tom'unkinden daha yeni.

Tom's bicycle is much newer than mine. - Tom'un bisikleti benimkinden çok daha yeni.

daha çok
mostly

This substance is mostly composed of hydrogen and oxygen. - Bu madde, daha çok hidrojen ve oksijenden oluşur.

daha çok parlamak
outshine
daha doğrusu
rather

She is rather an idealist. - O daha doğrusu bir idealist.

Does a government have to serve ideologies, or rather, the interests of the people? - Bir hükümet ideolojiler mi sunmak zorunda? Daha doğrusu insanların çıkarlarına mı hizmet etmek zorunda?

daha çok
more

I like coffee much more than tea. - Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.

The more you know about him, the more you like him. - Onu tanıdıkça daha çok seversin.

daha (da)
stili
daha (çok)
more
daha argo
slangier
daha az
minor
daha açık
(Bilgisayar) lighter
daha aşağı
under
daha başka
else
daha beyaz
whiter
daha büyük
larger
daha büğrü
wrier
daha da
further

Tom didn't want to go any further. - Tom daha da ileri gitmek istemedi.

I don't think we have to go any further. - Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.

daha da
yet

The wind blew harder yet when we reached the top of the hill. - Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.

daha demin
just now
daha düşük
lower
daha eski
older

Which book is older, this one or that one? - Hangi kitap daha eskidir, bu mu yoksa şu mu?

Which is older, this book or that one? - Hangisi daha eskidir, bu kitap mı yoksa şu mu?

daha eğri
wrier
daha fazla
above

Phenolphthalein will turn fuchsia in the presence of a base with a pH of or above 10.0 and will remain colorless in the presence of a solution with a pH of or below 8.2. - Fenolftalein, 10.0 ya da daha fazla bir pH'a sahip olan bir baz varlığında parlak mora dönüşecektir ve 8.2 ya da daha az bir pH değerine sahip bir çözeltinin varlığında renksiz kalacaktır.

daha fazla
no longer

Tom can no longer afford to live in the style he is accustomed to. - Tom alışkın olduğu şekilde daha fazla yaşamayı göze alamaz.

Tom could no longer control himself. - Tom daha fazla kendini kontrol edemedi.

daha fazla
more than

We've got a lot more than just biceps in our arms, Per. - Kollarımızdaki pazularımızdan çok daha fazlasına sahibiz,Per.

Tatoeba: Because a language is more than the sum of its words. - Tatoeba: Çünkü bir dil sözcüklerinin toplamından daha fazladır.

daha fazla
the more the more
daha fazla
farther

I was too tired to walk any farther. - Daha fazla yürüyemeyecek kadar çok yorgundum.

daha fazla
any longer

I couldn't put up with that noise any longer. - O gürültüye daha fazla dayanamadım.

Tom says he can't ignore Mary's behavior any longer. - Tom Mary'nin davranışını daha fazla görmemezlikten gelemeyeceğini söylüyor.

daha fazla
beyond

The patient was quite beyond help, so that the doctors could do no more. - Hasta yardım almanın ötesindeydi, onun için doktorlar daha fazlasını yapamadı.

daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more info
daha fazla bilgi
further information
daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more infomation
daha fazla bilgi
(Bilgisayar) more
daha fazla bilgi için
for more information
daha fazla bulanık
(Bilgisayar) blur more
daha fazla bulanıklaştır
(Bilgisayar) blur more
daha fazla destek
further assistance
daha fazla değil
no more
daha fazla değil
no longer
daha fazla yardım
further assistance
daha fazla yardım için
for further assistance
daha fazla yardım için
(Bilgisayar) please contact
daha fazla üretkenlik
(Bilgisayar) get more done
daha gelmedi
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

daha görmedik
still to come

the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.

daha güncel
more up-to-date
daha ince
slimmer
daha ince
leaner
daha iyi
better still
daha iyi
(Konuşma Dili) stand head and shoulders above
daha iyi
(deyim) a cut above
daha kuru
dryer
daha kötü
worser
daha kötü
wretcheder
daha küçük
under
daha sonra
thereafter
daha sonra
then by
daha sığ
shallower
daha çabuk
sooner

Young people adapt themselves to something sooner than old people. - Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.

You should've come sooner. - Daha çabuk gelmeliydin.

daha çabuk büyümek
outgrow
daha çok
further

His new job further separates him from his family. - Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.

Apply to the office for further details. - Daha çok bilgi için ofise başvurun.

daha çok
superior
daha çok
any more

I don't think any more students want to come. - Daha çok öğrencinin gelmek istediğini sanmıyorum.

I don't like pizza any more than I like spaghetti. - Ben pizzayı spagettiyi sevdiğimden daha çok sevmiyorum.

daha çok
mainly

I got together with her mainly because we seemed to share the same feelings about things. - Daha çok şeyler hakkında aynı hisleri paylaşıyor gibi göründüğümüzden onunla anlaşmaya vardım.

Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more. - Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.

daha çok
better

I like coffee better than tea. - Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.

I like English better. - İngilizceyi daha çok severim.

daha çok
more of a

Tom is more of a singer than a guitarist. - Tom bir gitaristten daha çok birşarkıcıdır.

daha önce
already

I have already eaten lunch. - Daha önce öğle yemeği yedim.

I doubt that Tom knew that Mary was already married. - Tom'un Mary'nin daha önce evli olduğunu bildiğinden şüpheliyim.

daha önce
before

I turned off the TV because I had seen the movie before. - Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.

Have you ever visited Kyoto before? - Daha önce Kyoto' yu ziyaret etti mi?

daha önce
afore
daha önceki
afore
daha öte
farther
daha üst
above
daha üzgün
sadder
daha iyi yapmak
outperform
daha az
less highly
daha güvenli
safer
daha iyi oynamak
outperform
daha daha
(Konuşma Dili) And so?
daha sonraki
{s} subsequent

I can't remember of the subsequent events. - Ben daha sonraki olayları hatırlamıyorum.

daha sonra
after

I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward? - Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?

Keep your eyes wide open before marriage, half shut afterwards. - Evlenmeden önce gözlerinizi tam açın, daha sonra yarı kapatın.

daha sonra
afterward

If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage. - Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.

I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward? - Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?

daha kötü
worse

The weather today is worse than yesterday. - Bugün hava dünkünden daha kötü.

Tom speaks French worse than English. - Tom, Fransızcayı İngilizceden daha kötü konuşur.

daha uzak
{s} farther

The school is farther than the station. - Okul istasyondan daha uzaktır.

As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road. - Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.

daha da
still

Prices are going to rise still further. - Fiyatlar daha da artacak.

daha sonra
later on

He remained abroad later on. - Daha sonra yurt dışında kaldı.

I'll explain the matter to you later on. - Konuyu size daha sonra açıklayacağım.

daha az
{f} fewer

The doctor told me to eat fewer high-calorie snacks. - Doktor bana daha az yüksek kalorili atıştırmalıklar yememi söyledi.

Families began to have fewer and fewer children. - Aileler gittikçe daha az çocuk sahibi olmaya başladı.

daha az
under

With some books, the more I read them, the less I understand them. - Bazı kitaplarla, ben daha fazla okudukça, ben onları daha az anlıyorum.

daha fazla
anymore

Tom can't put up with Mary's behavior anymore. - Tom Mary'nin davranışına daha fazla katlanamaz.

I can't take it anymore! I haven't slept for three days! - Artık daha fazla dayanamıyorum! Üç gündür uyumadım!

daha iyi
betters
daha iyi
{e} atop
daha iyi
{e} out

Tom probably has better things to do than hang out with us. - Tom'un muhtemelen bizimle takılmaktan yapacağı daha iyi şeyleri vardır.

Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this? - Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?

daha iyi
atop of
daha ucuz
{f} cheaper

Do you have anything cheaper? - Daha ucuz bir şeyin var mı?

Which is cheaper, this or that? - Hangisi daha ucuz, bu mu yoksa o mu?

daha iyi
ahead of
daha iyi
(Bilgisayar) better quality
daha sonra
much later
daha az
hypo-
daha da
even

His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business. - Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.

I like physics, and I like mathematics even more. - Ben fiziği seviyorum ve matematiği daha da çok seviyorum.

daha iyi
all the better
daha iyi
superior to

He is superior to her in math. - Matematikte ondan daha iyi.

daha sonra
and

Later, Chris felt ashamed and apologized and Beth forgave him. - Daha sonra, Chris utandı ve özür diledi ve Beth onu bağışladı.

You walk on and I will catch up with you later. - Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.

daha uzak
further

Our school is further away than the station. - Okulumuz istasyondan daha uzaktır.

It's just a little further. - O sadece biraz daha uzak.

daha ziyade
rather

He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits. - O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.

Such things are often a result of accident rather than malice. - Bu tür şeyler çoğunlukla kötülükten daha ziyade bir kaza sonucudur.

daha ziyade
more of an
daha çok
above

He values honor above anything else. - O, onura her şeyden daha çok değer verir.

daha çok
rather

Rather than cry, you should take action! - Ağlamaktan daha çok aksiyon almalısın.

A man's worth should be judged by his character rather than by his social position. - Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.

daha çok
worse

Tom is in worse trouble than I thought. - Tom'un başı düşündüğümden daha çok dertte.

Daha sonra
a later
Daha önce
before it
daha az
far fewer
daha az
lesser-
daha az
to less
daha az
less of

He knows little of mathematics, still less of chemistry. - O biraz matematik, daha az kimya bilir.

He writes to me less and less often these days. - Bu günlerde bana gittikçe daha az sıklıkta yazıyor.

daha az
fewer than
daha da
an even
daha erken
earlier

I told you we should've gotten here earlier. Now there aren't any places left to sit. - Sana buraya daha erken gelmemiz gerektiğini söyledim. Şimdi oturmak için hiç yer kalmadı.

Why didn't you say so earlier? - Niçin çok daha erken söylemedin?

daha fazla
the more more
daha fazla
more excessive
daha fazla
much too much
daha fazla
no further

There are no further details. - Daha fazla ayrıntı yok.

No further discussion is necessary. - Daha fazla tartışma gereksiz.

daha fazla
the greater
daha fazla
more more
daha fazla
over more
daha fazla
over much
daha iyi
better to
daha iyi
be better
daha iyi
more decent
daha iyi
the better
daha iyi
greater good
daha kötü
worse than
daha sonra
much more later
daha ucuz
cheaper than
daha yeni
more recent
daha ziyade
much rather
daha çok
moreso
daha çok
the more so
daha çok
even more so
daha önce
not before
daha önce
there before
daha az
lesser

Of two evils, choose the lesser. - İki kötülükten daha az olanını seç.

daha az
hypo
daha da
still, yet
daha fazla
upward of
daha fazla
upward
daha fazla
upwards
daha fazla
upwards of
daha fazla
anymorethan
daha sonra
subsequent to
daha sonra
later, afterwards, later on, then
daha sonra
by and by
daha uzak
farther, further
daha ziyade
a fortiori
daha ziyade
better
daha ziyade
afortiori
daha çok
supra
daha çok
a) more b) mainly
daha çok
predominate
daha çok
{e} out

I should've worked out more. - Daha çok antrenman yapmalıydım.

Let's find out more about him. - Onun hakkında daha çok şey öğrenelim.

daha çok
anymore
daha önce
before; earlier
Турецкий язык - Турецкий язык
Şimdiye kadar, henüz
Olana ek olarak, olana katarak: "Bir kızım daha olsaydı, adını Meliha koyardım."- P. Safa
Kendisinden sonra üçüncü kişi iyelik eki alan bir sıfatla birlikte sözü edilen konuda en önemli durumu belirtmek için kullanılır
Olana ek olarak, olana katarak
Bundan başka, bunun dışında
Bundan başka, bunun dışında: "Daha çiçekleri de sulayacağım."- H. Taner
daha daha
"Başka neler oldu?" anlamında kullanılır
Daha sonra
(Hukuk) BADEHU
Daha sonra
bilahare
Daha uzak
öte
Английский Язык - Турецкий язык

Определение daha в Английский Язык Турецкий язык словарь

daha da önemlisi
More importantly