düzleştirme

listen to the pronunciation of düzleştirme
Турецкий язык - Английский Язык
(Meteoroloji,Pisikoloji, Ruhbilim) smoothing
(İnşaat) blunting
leveling
levelling
smooth
planation
düz
smooth

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

düz
plain

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

düzleştirmek
{f} flatten
düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

düz
flat

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

Its surface was as flat as a mirror. - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.

düz
{s} even

Tom has been calling me regularly every evening. - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

düzleştirmek
{f} smooth
düzleştirmek
{f} straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

düz
(Otomotiv) flat base
düzleştirmek
rub down
düz
flattened
düz
right

Cheer up! Everything will soon be all right. - Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

düz
direct
düzleştirmek
slick down
düzleştirmek
unround
düzleştirmek
level
Düzleştirmek
level off
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

Geometry is based on points, lines and planes. - Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzleştirmek
ling. to unround
düzleştirmek
slick
düzleştirmek
surface
düzleştirmek
to smooth, make flat, make level
düzleştirmek
to straighten

Mary used a flat iron to straighten her hair. - Mary saçlarını düzleştirmek için bir ütü kullandı.

düzleştirmek
to flatten, to level, to smooth
Турецкий язык - Турецкий язык