Mary smoothed down her skirt.
 - Meryem eteğini düzeltti.
The opening statement went smoothly.
 - Açılış konuşması düzgünce gitti.
I'm just a plain office worker.
 - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
I'm just a plain old office worker.
 - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Lidia has blonde straight hair.
 - Lidia'nın sarı düz saçları var.
Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads.
 - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.
This child believes that the earth is flat.
 - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
Its surface was as flat as a mirror.
 - Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
I corrected even the smallest details.
 - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
 - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
 - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
 - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
I can't think straight right now.
 - Şu anda düzgün düşünemiyorum.
You must put these mistakes right.
 - Bu hataları düzeltmelisin.
I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree.
 - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.
Have you checked the oil level recently?
 - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?
Go straight on, and you will find the store.
 - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
 - Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
 - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The toilet doesn't flush properly.
 - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
 - Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
 - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
 - Plakalar nerede düzenlenmiş?