It's thoughtless of her to say so.
 - Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.
The movie star ate crow many times because of all the thoughtless things she said.
 - Film yıldızı söylediği bütün düşüncesiz şeylerden dolayı hatasını kabul etmekte defalarca zorlandı.
Tom said I was inconsiderate.
 - Tom düşüncesiz olduğumu söyledi.
I didn't mean to be inconsiderate.
 - Düşüncesiz olmak istemedim.
You don't want to do anything rash.
 - Düşüncesiz bir şey yapmak istemiyorsun.
Mary is an imprudent young woman.
 - Mary düşüncesiz bir genç kadındır.
Tom is an impulsive buyer.
 - Tom düşüncesiz bir alıcı.
Tom is a little impulsive, isn't he?
 - Tom biraz düşüncesiz, değil mi?
With Renaissance, scholastic ideas gave place to positive ideas.
 - Rönesans ile skolastik düşünce yerini pozitif düşünceye bırakmıştır.
Is there any difference between your idea and hers?
 - Senin düşüncenle onunki arasında bir farklılık var mı?
He had no notion of leaving his hometown.
 - Onun memleketi terk etme düşüncesi yoktu.
Your opinion is very constructive.
 - Düşünceniz çok yapıcı.
Don't confuse opinions with facts.
 - Düşüncelerle gerçekleri karıştırmayın.
Such considerations ultimately had no effect on their final decision.
 - Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır.
She is very thoughtful and patient.
 - O çok düşünceli ve sabırlı.
Words express thoughts.
 - Kelimeler düşünceleri ifade eder.
I have no mind to go for a walk.
 - Bir yürüyüş gitme düşüncem yok.
Tom claims that he can read people's minds.
 - Tom insanların düşüncelerini okuyabileceğini iddia ediyor.
I know you want to marry me now, but don't you think you'll have second thoughts afterward?
 - Ben, şimdi benimle evlenmek istediğini biliyorum, ama siz daha sonra ikinci düşüncelere sahip olacağınızı düşünmüyor musunuz?
I managed to bring him around to my way of thinking.
 - Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.
Tom apologized to Mary for his son's impolite remarks.
 - Tom Mary'ye oğlunun terbiyesiz düşünceleri için özür diledi.
I'm sick of your stupid remarks.
 - Senin aptalca düşüncelerinden bıktım.
what's your take? / what's your opinion? / what do you think? - Senin düşüncen/fikrin nedir?.
Please, take a look at my first post and let me know what you think about it.
 - Lütfen ilk mesajıma bir göz atın ve bu konudaki düşüncelerinizi bana bildirin.
I need to drop these useless perceptions to take full throttle over my life.
 - Hayatı son sürat yaşamam için bu faydasız düşünceleri bırakmam gerek.
Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
 - Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
This article will affect my thinking.
 - Bu makale düşüncemi etkileyecek.
He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
 - Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
 - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
I can't agree with you with regard to the new plan.
 - Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
 - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
It's thoughtless of her to say so.
 - Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.
He is so full of conceit that everybody dislikes him.
 - O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu.
Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
 - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
Your opinion is very constructive.
 - Düşünceniz çok yapıcı.
Tom has constructive ideas.
 - Tom'un yapıcı düşünceleri var.