Tom polisi aramak istedi fakat Mary ona izin vermedi.
- Tom wanted to call the police, but Mary wouldn't let him.
Seni tekrar aramak zorunda kalacağım.
- I'm gonna have to call you back.
Asansörü çağırmak için tuşa bas.
- To call the elevator, push the button.
O hareket edemiyordu ve yardım çağırmak zorunda kaldı.
- He couldn't move and had to call for help.
Linda, babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.
- Linda was called back from college by her father's sudden illness.
Tom işe geç geldiği için patronu tarafından çağrıldı.
- Tom was called down by his boss for coming late to work.
Doktoru çağırmalıyız.
- We had better call the doctor.
Bir taksi çağırmamı ister misiniz?
- Would you like me to call a taxi?
Kimse bana böyle seslenmez.
- Nobody calls me that.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
Erkek torunum beni davet etmek için aradı.
- My grandson called to invite me over.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Ziyaret etmeden önce sizi ararım.
- I'll give you a call before I visit you.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
- First of all, I have to call on Jim.
Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
- I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
Benim bir telefon konuşması yapmam gerekiyor.
- I need to make a telephone call.
Tom yapacak önemli bir telefon konuşması olduğunu söyledi.
- Tom said he had an important call to make.
Sanırım doğru çağrı yaptık.
- I think we made the right call.
Tom başparmağıyla cep telefonun açtı ve bir çağrı yaptı.
- Tom flipped open his cell phone and made a call.
Benim bir telefon konuşması yapmam gerekiyor.
- I need to make a telephone call.
Konuşmanızı bir dakika içerisinde bağlayacağım.
- I'll put your call through in a minute.
Sadece merhaba demek için arıyorum.
- I'm just calling to say hi.
Sana arkadaşım demekten utanç duyuyorum.
- I am ashamed to call you my friend.
Benim bir telefon konuşması yapmam gerekiyor.
- I need to make a telephone call.
Bu akşam telefon etmez.
- She won't call this evening.
Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
- If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
- This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
O kazançlarla ilgili vergi talep etti.
- He called for a tax on earnings.
Randevunu teyit etmek için arıyorum.
- I'm calling to confirm your appointment.
Almanya'dan arıyorum.
- I am calling from Germany.
İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
- The country code for calling Italy is 39.
Tom Mary'yi geç kalacağını söylemek için aramadığından dolayı azarladı.
- Tom scolded Mary for not calling to say she'd be late.
Birinin adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone calling my name.
Birinin adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone call my name.
Biz, randevusuz başkalarını ziyaret etmekten kaçınmalıyız.
- We must avoid calling on others without an appointment.
Her şeyden önce, Jim'i ziyaret etmek zorundayım.
- First of all, I have to call on Jim.
Ben bazen onu ziyaret ederim.
- I call on him sometimes.
Sanırım onu ziyaret etsen iyi olur.
- I think you had better call on him.
Havaalanına vardığımda onu aradım.
- Arriving at the airport, I called her up.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Bazen sana uğramamın bir sakıncası var mı? Hayır, hiç.
- Do you mind if I call on you sometime? No, not at all.
Sanırım Tom'u arayabilir ve ona uğramasını ve yardım etmesini rica edebilirdim.
- I guess I could call Tom and ask him to come over and help.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Her üye davet edildi.
- Each member was called upon.
Neden onu çağırmayı denemedin?
- Why didn't you try calling her?
Güvenliği çağırmaktan rahatsız olma.
- Don't bother calling security.
Seni çağırdığımı duymadın mı?
- Didn't you hear me calling you?
Annesi seni çağırıyor.
- Her mother is calling you.
Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
- Can you call me a taxi?
Bana bir taksi çağırabilir misiniz?
- Can you call a taxi for me?
Okay, we are going to call it. Thank you very much everyone, for all your efforts.
Time of death 17:15.
Karımın beni iş yerinde aramasından hoşlanmam.
- I don't like my wife calling me at work.
Tom, Mary'nin onu iş yerinde aramasından hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like Mary calling him at work.
İtalya'yı arama için ülke kodu 39'dur.
- The country code for calling Italy is 39.
Dün gece seni aramaya çalıştım, fakat cevap vermedin.
- I tried to call you last night, but you didn't answer.
Kral, bana çocuğun olarak seslenmeyi kes. Tanrı aşkına ben otuz iki yaşındayım!
- King, stop calling me your boy. I'm thirty-two, for God's sake!
ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.
- The U.S. is calling for an arms embargo against violators of the treaty.
O, yardım çağrısı yapan birini duydu.
- She heard someone calling for help.
We could always call on a friend.
The captains call the coin toss.
That person is hurt, call for help!.
I can't see you. Call out to me so I can find you.
Why don't we dispense with the formalities. Please call me Al.
I received several calls today.
Why don't you call me in the morning.
I had to yield to the call of the wild.
This job calls for patience.
A very tall building is called a skyscraper.
He heard a call from the other side of the room.
That sound is the distinctive call of the cuckoo bird.
My partner called 2 spades.
He called'' twelve of the last three recessions.
That was a good call.