Genç bir kadın çeşmenin önünde şarkı söyleyip gitar çalıyordu.
- A young woman was singing and playing the guitar in front of the fountain.
İstasyonun önünde bir çeşme var.
- There's a fountain in front of the station.
Şimdi çocuk zaten pınara düştü.
- Now the child has already fallen in the fountain.
Dolmakalemle yazmayı severim.
- I like writing with a fountain pen.
Güzel bir altın dolmakalemim var.
- I have a nice golden fountain pen.
Pekala, bunu sen yapmadıysan, öyleyse kim yaptı?
- Well, if you didn't do it, then who did?
Öyleyse, birisinin hatasını düzeltmekte geç kalmak diye bir şey yoktur.
- Well, there's no such thing as being too late to correct one's faults.
Tom ofiste olanların iyice farkında.
- Tom is well aware of what is going on at the office.
Ellerinizi iyice yıkayın
- Wash your hands well.