I translate sentences on Tatoeba in my spare time.
- Boş zamanımda Tatoeba'da cümle çeviririm.
What do you do in your spare time?
- Boş zamanında ne yaparsın?
She doesn't seem to know what to do with her leisure time.
- O, boş zamanında ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.
In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.
- Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.
He has no leisure for sport.
- Onun spor için boş zamanı yok.
I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
Tom doesn't have much free time.
- Tom'un çok fazla boş zamanı yok.
Tom and Mary had way too much free time on their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı.