birisi

listen to the pronunciation of birisi
Турецкий язык - Английский Язык
somebody

I'm sure he's going to be somebody someday. - Onun bir gün birisi olacağından eminim.

Let me out, somebody. I'm locked in. - Birisi beni dışarı çıkarsın. İçeride kilitli kaldım.

someone

Someone told me that every cigarette you smoke takes seven minutes away from your life. - Birisi bana içtiğin her sigara ömründen yedi dakika alır dedi.

She screamed with horror as someone took hold of her arm. - Birisi onun kolundan tuttuğunda o korkudan çığlık attı.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

one of them

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

One of them will have to go. - Onlardan birisi gitmek zorunda kalacak.

one

One won’t hear much music in that pub. - Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez.

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

particular person
anyone

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything. - Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.

anybody

He is very slow at making friends with anybody. - Birisiyle arkadaş olmada çok yavaş.

Why doesn't anybody help Tom? - Niçin birisi Tom'a yardım etmiyor?

biri
somebody

Somebody had drowned her in the bathtub. - Biri onu küvette boğmuştu.

Somebody has broken this dish. - Biri bu tabağı kırdı.

biri
one

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

biri
{i} cookie

I usually don't like sweet things, but I will try one of your cookies. - Ben genellikle tatlı şeyleri sevmiyorum ama senin kurabiyelerinden birini deneyeceğim.

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

biri
any

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

biri
one of

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

biri
anyone

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

biri
soul

There's not a living soul around here. - Buralarda yaşayan biri yok.

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

biri
first

It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now? - Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?

Let's draw lots to decide who goes first. - Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.

hiç birisi
none
biri
someone

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

Don't challenge someone who has nothing to lose. - Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.

biri
in one

Tom parked in one of the empty spaces in front of the library. - Tom kütüphanenin önündeki boş alanlardan birine parketti.

Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

biri
of one

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond. - Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.

biri
one of them

There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them. - İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
Английский Язык - Английский Язык

Определение birisi в Английский Язык Английский Язык словарь

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
Турецкий язык - Турецкий язык
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır