birisi

listen to the pronunciation of birisi
Турецкий язык - Английский Язык
somebody

Let me out, somebody. I'm locked in. - Birisi beni dışarı çıkarsın. İçeride kilitli kaldım.

I'm sure he's going to be somebody someday. - Onun bir gün birisi olacağından eminim.

someone

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

I heard someone knock on the door. - Birisinin kapıyı çaldığını duydum.

one (of them); somebody, someone
(Konuşma Dili) be on
any

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

Can anyone answer my question? - Birisi soruma cevap verebilir mi?

one of them

You're one of them, aren't you? - Sen onlardan birisin, değil mi?

One of them is lying. - Onlardan birisi yalan söylüyor.

one

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

One won’t hear much music in that pub. - Birisi o birahanede fazla müzik dinlemez.

particular person
anyone

Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything. - Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.

Tom doesn't have time right now to talk to anyone. - Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.

anybody

Anybody can solve that problem. - Birisi o problemi çözebilir.

He is very slow at making friends with anybody. - Birisiyle arkadaş olmada çok yavaş.

biri
somebody

Somebody had drowned her in the bathtub. - Biri onu küvette boğmuştu.

We heard somebody shout. - Birinin bağırdığını duyduk.

biri
one

Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England. - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.

One of my dreams is to learn Icelandic. - Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.

biri
{i} cookie

I'm sure Tom wouldn't mind if you ate one of the cookies he baked this afternoon. - Bu öğleden sonra pişirdiği kurabiyelerden birini yesen Tom'un umursamıyacağından eminim.

I'd like you to try one of these cookies. - Bu kurabiyelerden birini denemeni istiyorum.

biri
any

Anyone can cultivate their interest in music. - Birisi müziğe olan ilgisini geliştirebilir.

Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me? - Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?

biri
one of

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

Dustin Moskovitz is a Jewish entrepreneur. He is one of the co-founders of Facebook. - Dustin Moskovitz, Yahudi bir girişimcidir. O, Facebook'un kurucularından biridir.

biri
anyone

Never have I heard anyone say a thing like that. - Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

biri
soul

Does anyone have a soul? - Herhangi biri bir ruha sahip midir?

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

biri
first

When meeting a person for the first time, keep the conversation light. - Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.

Someone has ripped out the first three pages of this book. - Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.

hiç birisi
none
biri
someone

You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without. - Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

biri
in one

Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident. - Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.

Susan will be ready to the party in one hour and will need someone to pick her up. - Susan bir saat içinde parti için hazır olacak ve onu alması için birine ihtiyacı olacak.

biri
of one

Books are the offspring of one's mind. - Kitaplar birinin aklının ürünleridir.

One parsec is the distance at which one astronomical unit subtends an angle of one arcsecond. - Bir parsek bir astronomik birimin bir arksaniyelik bir dereceye karşılık geldiği mesafedir.

biri
one of them

There are many talented people in our city, but Tom isn't one of them. - İlimizde birçok yetenekli insan var, ama Tom bunlardan biri değildir.

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

biri
one (of them); somebody, someone
biri
one; cookie
biri
_un
her birisi
each one
herhangi birisi
anyone, anybody
Английский Язык - Английский Язык

Определение birisi в Английский Язык Английский Язык словарь

biri
{i} (in India) bidi, cheap cigarette made from cut tobacco rolled in leaf
Турецкий язык - Турецкий язык
Bilinmeyen bir kimse
Bilinmeyen bir kimse: "Birisi sezecek olsa, kim bilir ne dedikodular çıkarılırdı."- E. Bener
birisi boş olmak
Evlilik birliği sona ermek, boşanmak
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında, belirtenin hor görüldüğünü anlatır
biri
Bilinmeyen bir kimse: "İhtimal hırsız Eşref'in hayranlarından biriydi."- O. S. Orhon
biri
Bir tanesi: "Vagonun birine binip bölmelerden birine yerleşti."- M. Ş. Esendal
biri
Bir tanesi
biri
Bilinmeyen bir kimse
biri
Yüklem durumunda olan bir isim takımının belirtileni olarak kullanıldığında belirtenin hor görüldüğünü anlatır
birisi
Избранное