belebt

listen to the pronunciation of belebt
Немецкий Язык - Турецкий язык
(cadde) işlek, kalabalık, hareketli¡
bıle: pt canlı, hareketli
{bıle: pt} canlı, hareketli
Английский Язык - Турецкий язык

Определение belebt в Английский Язык Турецкий язык словарь

alive
canlı

Ben balığı canlı tutacağım. - I will keep the fish alive.

Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı. - The fish he caught yesterday is still alive.

alive
{s} diri

Ölü ya da diri, seni hep seveceğim. - Alive or dead, I'll always love you.

Yılan diri mi yoksa ölü mü? - Is the snake alive or dead?

alive
{s} sağ

Yılan sağ mı yoksa ölü mü? - Is the snake alive or dead?

Babamın hâlâ sağ olduğunu düşünmeden edemiyorum. - I can't help thinking my father is still alive.

alive
{s} hayat dolu

Yer yaratıcı genç insanlarla hayat doluydu. - The place was alive with creative young people.

alive
hayatta olmak

Uyanık olmak hayatta olmaktır. - To be awake is to be alive.

Bakım hayatta olmak anlamına gelir. - Caring means being alive.

alive
dirimli
alive
hareketli
alive
yaşam dolu
alive
{s} farkında

Ben tamamen tehlikenin farkındaydım. - I was fully alive to the danger.

Biz ne olduğunun farkındaydık. - We were alive to what was going on.

alive
şevkli
alive
alive with bees arı dolu
alive
{s} hayatta

Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu. - If my mother had still been alive, she would have helped me at that time.

Eğer o uçağa binmiş olsaydım,şimdi hayatta olmazdım. - If I'd taken that plane, I wouldn't be alive now.

alive
{s} yaşayan

Yaşayan en uzun adam Carl'dır. - Carl is the tallest man alive.

Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi. - The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.

alive
{s} elektrik yüklü
alive
sevinçli
alive
Man alive I argo Hey mübarek I