Yani, Çin ulusuna karşı daha anlayışlıyım.
- That's to say, I have a better understanding of the Chinese nation.
Tom çok anlayışlıydı.
- Tom was very understanding.
Tom'un kesinlikle bu konu ile ilgili daha iyi bir anlayışı var.
- Tom certainly has a better understanding of this matter than I do.
Bu kitap benim anlayışımın üzerindedir.
- This book is above my understanding.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.
- Tom says that he has no trouble understanding Mary's French.
Cevaplar, anlama yetisinin farklı derecelerini gösterir.
- Answers display different degrees of understanding.
Sanırım mutabakata varabileceğiz.
- I think we'll be able to come to an understanding soon.
Karşılıklı anlayış, barışı sağlar.
- Mutual understanding makes for peace.
Dostluk karşılıklı anlayışla oluşur.
- Friendship consists of mutual understanding.
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
- This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
Bizim bir anlaşmamız var.
- We have an understanding.
Aralarında gizli bir anlaşma var.
- They have a secret understanding between them.
According to my understanding, the situation is quite perilous. I wonder if you see it this way, too.
I thought we had an understanding - you do the dishes, and I throw the trash.
He showed much understanding when he found out of my troublesome familial history.
Comprehension is fundamental.
- Understanding is essential.
... So if you look at it at every level, we’re finding that ideas, understanding, comprehension, ...
... understanding, it can get you to be the best ...