In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
 - Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
Is there anyone else wanting to eat?
 - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
I would do it in a different way than you did.
 - Senin yaptığından başka türlü yapardım.
Tom isn't very different from anybody else.
 - Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
Say it in another way.
 - Onu başka bir şekilde söyle.
Show me another camera.
 - Bana başka bir kamera göster.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
 - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
By other's faults wise men correct their own.
 - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
I tried to convince Tom otherwise.
 - Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
Now that I am a teacher, I think otherwise.
 - Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
Did Mary have any other children besides Jesus?
 - Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
Was there anybody else besides Tom?
 - Tom'un dışında başka biri var mıydı?
It's none other than Tom!
 - O, Tom'dan başkası değil.
Tom doesn't know anything about Mary, other than her name.
 - Tom, onun adından başka Mary hakkında bir şey bilmiyor.
There was nothing but an old chair in the room.
 - Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
The girl did nothing but cry.
 - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
To be happy and not ask any more questions would be best.
 - Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
 - Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
Time is more precious than anything else.
 - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Tom reads more books than anyone else I know.
 - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
Apart from his parents, no one knows him very well.
 - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
 - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Tom didn't know what else to do.
 - Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
What else could I have done?
 - Başka ne yapabilirdim?
They had no alternative but to retreat.
 - Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
We agreed that there was no other alternative.
 - Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
Any further comment is redundant.
 - Daha başka yorum lüzumsuzdur.
Do you have anything further to say?
 - Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
Apart from his parents, no one knows him very well.
 - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
 - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
We had no choice except to put up with it.
 - Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
Tom had no choice except to accept the consequences.
 - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
Save your long-winded explanations for someone else.
 - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
Nothing but a miracle can save her now.
 - Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.