Tom found out later that the woman he met in the park was Mary.
- Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.
Tom just found out that he has to move to Boston.
- Tom Boston'a taşınmak zorunda olduğunu anladı.
I imagine that Tom will eventually find out that Mary has been talking behind his back.
- Sanırım Tom sonunda Mary'nin onun arkasından konuştuğunu anlayacak.
Tom didn't find out he had been adopted until he was thirteen.
- Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.
I can't make out what you're saying.
- Söylediğini anlayamıyorum.
I couldn't make out what he wanted to say.
- Onun ne demek istediğini anlayamadım.
Read such books as can be easily understood.
- Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
I was trying to make sense of what had happened.
- Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Can you make sense of what the writer is saying?
- Yazarın söylediklerine anlam verebiliyor musun?
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I think I got it right.
- Sanırım onu doğru anladım.
Tom got it wrong, didn't he?
- Tom onu yanlış anladı, değil mi?
He does not seem to be able to catch on to what she is saying.
- O onun ne söylediğini anlayabiliyor gibi görünmüyor.
Tom is just beginning to catch on.
- Tom, daha yeni anlamaya başlıyor.
I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out.
- Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.
I doubt Tom can comprehend what we're talking about.
- Tom'un ne hakkında konuştuğumuzu anlayabileceğinden şüphe duyuyorum.
Tom didn't comprehend everything.
- Tom her şeyi anlamadı.
Tom can't figure out how to fill out this application form.
- Tom başvuru formunu nasıl dolduracağını anlayamıyor.
I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him.
- Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
No one understands that.
- Onu hiç kimse anlamıyor.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
No cultural background is necessary to understand art.
- Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.
Some day you will come to realize the importance of saving.
- Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.
I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life.
- Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.
We have to figure out how to do this.
- Bunun nasıl yapıldığını anlamak zorundayız.
We have to figure out whether we have enough money to do that.
- Onu yapmak için yeterli paramız olup olmadığını anlamak zorundayız.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
It's hard to figure out who's telling the truth.
- Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.
She had enough sense to understand what he really meant.
- Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.
The reason which he gave is hard to understand.
- Söylediği gerekçeyi anlamak zor.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
To understand it, you have only to read this book.
- Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.
I like to take things apart to see what makes them tick.
- Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
- Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
I'll ask around to see if anyone knows what causes this kind of problem.
- Bu tür soruna neyin sebep olduğunu herhangi birinin bilip bilmediğini anlamak için birilerine soracağım.
I know it's hard to understand.
- Biliyorum, anlamak zor.
I find it difficult to understand what he is saying.
- Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.
I went all the way to see her only to find her away from home.
- Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
This kind of music is something that older people have difficulty understanding.
- Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.
It took a long time to take in what she was saying.
- Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.
I leaned forward, eager to catch every word he spoke.
- Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.
Tom pressed his ear against the wall to see if he could hear what his parents were discussing in the next room.
- Tom, bitişik odadaki ebeveynlerinin ne konuştuğunu duyup duyamayacağını anlamak için kulağını duvara dayadı.
You have only to read this article to see how serious the accident was.
- Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.
Tom went outside to discover what all the commotion was about.
- Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.