Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
- Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
Tom tends to exaggerate.
- Tom abartma eğilimindedir.
He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.
- O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.
The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.
- Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.
You have a habit of exaggerating everything.
- Her şeyi abartma alışkanlığın var.
Aren't you exaggerating a little?
- Biraz abartmıyor musun?
Let's not overstate matters here.
- Burada konuları abartmayalım.
The company overstated its profits.
- Şirket kârını abarttı.